بِسْمِ اللّٰهِ مَجْرَيهَا وَ مُرْسَيهَا

deyip, tâ Cudi-i İslâmî üstüne gelerek, sahil-i selâmet olan Cennet’te istirahat etmene mani nedir?

Yahu görmüyor musun ki, hayat güneşi batmak üzeredir. Vücud kameri dahi ihtiyarlıkla inhisafa yüz tutmuş ve kocalmanın aklığıyla buruşmuş ve kararmaya başlamıştır. Öyle ise, Allah’a ait olmayan ve onun namına olmayan şeyde fayda yoktur. Belki fayda olmadığı gibi, izni dairesinde olmazsa, bir zarar-ı azîmi de vardır. Şu halde onsuz olan herşey, zarar ve düşmandır. Eğer onunla olsa ve onun namına yapılsa, o zaman herşeye bedel olup, hiçbir şeye ihtiyacı kalmaz. Binaenaleyh, her iki halden dolayı dünyanın fani işlerini terketmen lâzımdır:

Birinci hal: Sırf zarar olduğu için…

İkinci hal: Gayrı taleb etmekle, gayet-ül gayeyi elden kaçırmakla beraber kendi nefsini de boşuboşuna fevtettiği için…

Evet Cenab-ı Hakk’ın nur-u marifeti olmazsa, her lezzet içinde o lezzetten daha çok elem vardır. Belki onsuz olan lezzet, boş, neticesiz bir elemdir. Madem öyledir

فَفِرُّوا اِلَي اللّٰهِ

Allah’a sığınmaktan başka çare yoktur. Zira sizin yanınızda fenaya giden şey; onun yanında ise herşeyin baki olan ve beka bulan ciheti vardır. Demek burada yanınızda zeval bulan ve onsuz devam edemeyen herşey, orada onun yanında onunla istimrar peyda edip devam eder. Bununla beraber, fırsat ve vakit dardır. Evet görüyorsun ki, ölüm sekeratı içindesin. Çünkü ömrünün tamamı sekerat içinde sekran olmuş ve sakatlıklar içerisinde sefer etmiştir.

Öyle ise ey nefis, dünyadan başını kaldır ve nazarını ondan çek! Tâ Hâlıkının yanında ebedî bir nimet ve sermedî bir rahmet ve ezelî bir muhabbet göresin.

***


اِعْلَمْ

Bil ey mütefekkir-i müteharrî, fakat mütehayyir! Senin, bir şeyin hakikatını veya hikmetini araştırırken, ilmin nihayete ererse veyahut

Yükleniyor...