olan cisimlerinin lisanıyla, Fatırlarını zikreden hevam ve böceklere baktığın zaman; kendileri ne dediklerini anlamasalar da, hususî dilleriyle ve telaffuzlu sesleriyle sana Cenab-ı Hakk’ı hatırlattırdıkları ve kendi zikirlerini sana tefhim ettirdikleri gibi; o kuşçuklardan herbirisi kendi lisanlarıyla söyledikleri aynı o zikir gibi, güya herbirisinin zatı dahi natık birer kelimedir... Ve keza, kalem-i kudretle yazılmış olan nakış ve zinetleriyle tesbihat yapan yerin cevfindeki haşarata bakarken de, kendi mahsus ve melfuz kelâm ve sözleriyle, Cenab-ı Hakk’ı tesbih ettiklerini fehmettiğin gibi; o hevam ve bu haşaratın mezkûr kelimat-ı tesbihiyeleri sana dört hakikatı ifade edip îkan vermesi icab eder:

Birincisi: Nefsin itminanıdır; yani sen, her cihetten öyle bir me’men-i hasîn ve bir hısn-ı emindesin ki; bir Alim’in şefkatıyla terbiye olunan ve bir Hakîm’in terbiyesiyle tedbir edilen ve bir Kerim’in inayetiyle tezyin edilen ve bir Rahîm’in rahmetiyle ihsan olunan enva-i mevludat, etfal ve yavrucuklarla, o emangâhın ihata edilmiştir. Öyle ise; sen daima kendini böyle bir Zat-ı Alim, Hakîm, Kerim ve Rahim’in nazarı altında olduğunu bilmelisin.

İkincisi: Hem o nazar, nefsine şöyle bir kanaat verdirmesi de lâzımdır ki; sen boş ve ehemmiyetsiz bir şey olup, istediğin yerde otlamak üzere ipin boğazına sarılmış değilsin. Hem dahi sen, gayr-ı mahdud hacetlerinin en ednasından bile âciz olan nefsine bırakılıpta terkedilmiş de değilsin. Tâ ki, gayr-ı mahsur hacetlerinle beraber, acz-i mutlak içinde bulunan âciz nefsinden tevahhuş ederek melametli ve hasretkeş bir şekilde yerinde oturasın.

Evet görüyorsun, o küçücük mahluklarda hükmeden umumiyeti içinde has ve hususiyeti içinde âmm bir nizam-ı tam ile beraber, genişliği içinde hassas ve ayn-ı semahat ve cömertliği içinde iktisad ve imsak üzerine cereyan eden cessas bir mizan vardır.

İşte ey gafil! Şu bazı büyük harfler içinde mevcud bulunan bu dakik hâşiyeler ve ince rakik yazıyla yazılı kitaplar, sana şunu tilavet ile bildirmiyorlar mı ki; sen pek çok manevî ve kaderî mizanlar ortasında mevzun ve ölçülüsün. Uyan, aklını başına al, mizanı dosdoğru tut!

Halbuki ise, sen âdeta deliler ortasında oynayıp zıplayan bir mecnun gibi ahmaklaşarak, adaletli ve istikametli teraziyi bozarak hasaret etmişsin.

Yükleniyor...