Meselâ sen doktorunu çağırırsın: “Ya hekim, bana bak!” Doktor cevab vererek “Buyurun” der. Sen: “şu yemeği veya şu ilacı ver bana!” dersin. Doktor ise, bazan ya aynını verir; veyahut daha evlasını verir veyahut bazan senin marazına zararlı olduğunu bilir, hiç vermez, seni de men’ eder.

Hem duanın kabul olmamasının bir sebebi de budur ki: Duanın sırf o maksad-ı dünyevî için olduğunu zannetmektir. Meselâ yağmur namazını, yağmur getirmek için vaz’edilmiş olduğunu zannetmek gibi… İşte öylesi namaz ve dua, halis olmadığından kabule mazhar olmayabilir.

***


اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Bir hal, başka bir hale veya bir âlem, diğer bir âleme değişmekle, iki taraf ortasında manevî bir dere açılır ki, bu taraftan o tarafa ve bu âlemden o âleme geçmek için, her iki âlem ile münasebettar bir köprünün o dere üstünde uzatılmış olması lâzımdır ki; bu âlemden o âleme geçmek için, bundan soyunup onunla telebbüs ederek, o köprüden geçilebilsin. Lâkin köprü, inkılabların cinslerine göre ve inkılab nev’inden ona münkalib olanın makamının uzaklığı nisbetinde çok muhtelif şekilleri ve ayrı ayrı mahiyetleri ve mütenevvi isimleri olabilir.

Meselâ uyku, âlem-i yakaza ile âlem-i misal arasında bir köprü olduğu gibi, âlem-i berzah dahi dünya ve âhiret arasında bir köprüdür. Ve keza âlem-i misal, âlem-i cismanî ile âlem-i ruhanî mabeyninde bir köprüdür. Hem bahar dahi kış ile yaz ortasında bir köprüdür. Amma haşirde, köprü bir değildir, belki onda çok azîm ve pek büyük inkılablar mündemic olduğundan; elbette cisri (köprüsü) dahi, en acib ve çok eğri büğrü ve gayet garib bir şey olması lazımdır.

***


Yükleniyor...