Onüçüncü Reşha:
(1) Onüçüncü Reşha’dan sonra Ondördüncü Reşha’nın gelmesi lâzım iken; Ondördüncü Reşha ise, bu kitabın 479. sahifesinde yer almıştır. Ve bu tasarruf da Hz. Müellif tarafından olmuştur. Hikmetini anlayamadığımızdan aynı vaziyetinde bıraktık. (Mütercim)
Ey şu seyahat-ı acibede benimle refakat eden arkadaşım! Gördüklerin sana kâfidir. Eğer bu zat-ı zîhavarıkın acaib-i icraatını, dekaik-i ahvalini ve garaib-i şuûnatını ihata etmek istiyorsan, o imkânsızdır. Hattâ biz, şu cezirede yüz sene kalsak da, onun acaib-i vezaifinin yüz cüz’ünden bir cüz’ünü dahi ihata edip doyamayız. Öyle ise, geri dönelim. Ve dönerken de, asır asır bakıp temaşa edelim. Bak, nasıl bütün geçtiğimiz asırlar, asr-ı saadetten istifade ile feyiz alıp yeşillenmişler.
Evet üzerinden geçip geldiğimiz bütün asırlar, asr-ı saadet güneşiyle çiçekler açtığını ve o zat-ı nuranî’nin feyz-i hidayetinden her asır ne gibi semereler verdiğini gördün. İşte bak: Ebu Hanife, Şafiî, Ebuyezid Bistami, Cüneyd-i Bağdadi, Şeyh Abdülkadir-i Geylanî, İmam-ı Gazalî, Muhyiddin-i Arabî, Ebu Hasen-i Şazelî, Şah-ı Nakşibend, İmam-ı Rabbanî gibi binlerce münevver meyveleri gör!..
Şimdi, şu geriye dönüşümüzdeki meşhudatımızın tafsilatını başka vakte ta’lik edip, bu zat-ı nuranî-i mu’cizekâra, (yani seyyidimiz olan Hz. Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm’a) beraberce bir salât-ü selâm getirmeliyiz.
____________________________________
اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلَي هٰذَا الذَّاةِ النُّورَانِيِّ الَّذِي اُنْزِلَ
صَلَاةٍ وَ اَلْفُ اَلْفِ سَلَامٍ بِعَدَدِ حَسَنَاةِ اُمَّتِهِ الرَّحِيمِ مِنَ الْعَرْشِ
الْعَظِيمِ اَعْنِي سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ اَلْفُ اَلْفِ صَلَاةٍ وَ اَلْفُ اَلْفِ سَلَامٍ
بِعَدَدِ حَسَنَاةِ اُمَّتِهِ عَلَي مَنْ بَشَّرَ بِرِسَالَتِهِ التَّوْرَيةُ
(1) Onüçüncü Reşha’dan sonra Ondördüncü Reşha’nın gelmesi lâzım iken; Ondördüncü Reşha ise, bu kitabın 479. sahifesinde yer almıştır. Ve bu tasarruf da Hz. Müellif tarafından olmuştur. Hikmetini anlayamadığımızdan aynı vaziyetinde bıraktık. (Mütercim)
Ey şu seyahat-ı acibede benimle refakat eden arkadaşım! Gördüklerin sana kâfidir. Eğer bu zat-ı zîhavarıkın acaib-i icraatını, dekaik-i ahvalini ve garaib-i şuûnatını ihata etmek istiyorsan, o imkânsızdır. Hattâ biz, şu cezirede yüz sene kalsak da, onun acaib-i vezaifinin yüz cüz’ünden bir cüz’ünü dahi ihata edip doyamayız. Öyle ise, geri dönelim. Ve dönerken de, asır asır bakıp temaşa edelim. Bak, nasıl bütün geçtiğimiz asırlar, asr-ı saadetten istifade ile feyiz alıp yeşillenmişler.
Evet üzerinden geçip geldiğimiz bütün asırlar, asr-ı saadet güneşiyle çiçekler açtığını ve o zat-ı nuranî’nin feyz-i hidayetinden her asır ne gibi semereler verdiğini gördün. İşte bak: Ebu Hanife, Şafiî, Ebuyezid Bistami, Cüneyd-i Bağdadi, Şeyh Abdülkadir-i Geylanî, İmam-ı Gazalî, Muhyiddin-i Arabî, Ebu Hasen-i Şazelî, Şah-ı Nakşibend, İmam-ı Rabbanî gibi binlerce münevver meyveleri gör!..
Şimdi, şu geriye dönüşümüzdeki meşhudatımızın tafsilatını başka vakte ta’lik edip, bu zat-ı nuranî-i mu’cizekâra, (yani seyyidimiz olan Hz. Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm’a) beraberce bir salât-ü selâm getirmeliyiz.
____________________________________
اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلَي هٰذَا الذَّاةِ النُّورَانِيِّ الَّذِي اُنْزِلَ
صَلَاةٍ وَ اَلْفُ اَلْفِ سَلَامٍ بِعَدَدِ حَسَنَاةِ اُمَّتِهِ الرَّحِيمِ مِنَ الْعَرْشِ
الْعَظِيمِ اَعْنِي سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ اَلْفُ اَلْفِ صَلَاةٍ وَ اَلْفُ اَلْفِ سَلَامٍ
بِعَدَدِ حَسَنَاةِ اُمَّتِهِ عَلَي مَنْ بَشَّرَ بِرِسَالَتِهِ التَّوْرَيةُ
Yükleniyor...