zulümatı mabeyninde güneşin yüzüne karşı bir kara bulutun perde çekmesiyle, inkişafı için rahmet nesiminin def’aten esmesi vardır.
Öyle de; kim ki iman ve tevhid nazarıyla âleme bakarsa, âlemi nur ve ünsiyet ile, tahabbüb ve teveddüd ile memlû olduğunu; ve kâinatın eczalarını da birbirine sevgili kardeşler ve hayatdar mûnisler halinde görecektir.
Amma dalaletin nazarıyla olsa, âlemi dalga dalga üstünde mevcelenen müthiş ve karanlıklı bir deniz içinde imiş gibi, elini çıkarırsa göremeyecek derecede zulümat üstünde zulümatlı görecektir.
Hem nasılki aynanın iki yüzü arası kağıttan daha ince iken, halbuki ikisinin arasındaki fark ise, şark ve garb arası kadardır. Sonra, o iki yüzün tebeddül edip senin yüzüne karşı gülmesi veya abûs bir şekil alması için iki parmağın tahrikiyle hasıl olur.
Aynen bunun gibi; insanın fiilleri için dahi iki vecih vardır. Livechillah ile olan niyetin taalluk ettiği vecih; misalî derinliklerinde hadsiz tecelliyatı saklayan şeffaf ve makes-i envar bir yüze inkılab eder tarzda sana gösterir. Fakat niyetin fukdanı ile, yahut livechillah olmayan bir niyet ile olsa, camid veya siyah olan sathî bir yüzü izhar edecektir. Bu ise haktan behresizliktir.
Hem nasılki, aynanın siyah renkli yüzü, ne misalî umkunda ne de arazında hiçbir şey istiab etmez. Etsede, ancak kendi küçük cirmi kadar bir şey alabilir. Fakat onun parlak yüzü ise, mutlak olan âlem-i berzah ve misal ile ittisal peyda ettiği için, hadsiz eşyayı içine alabildiği gibi; umk-u misalîsi dahi en büyük şeylere dar gelmemektedir.
Kezalik hayatın dahi iki yüzü vardır.. Bir yüzü dünyaya bakar ki, bu vecih siyahtır, dardır ve fanidir. Bir vechi de hakka nazırdır.. Bu vecih ise, şeffaftır, geniştir, daimîdir. İşte nefs-i gafile, mağlata-i şeytaniyeye karşı kabil olmasından, siyah vechi telebbüsü içinde parlak yüzün ahkâmını tul-u emel ve taleb-i ebediyet ile izhar etmeye yeltenir.
***
Öyle de; kim ki iman ve tevhid nazarıyla âleme bakarsa, âlemi nur ve ünsiyet ile, tahabbüb ve teveddüd ile memlû olduğunu; ve kâinatın eczalarını da birbirine sevgili kardeşler ve hayatdar mûnisler halinde görecektir.
Amma dalaletin nazarıyla olsa, âlemi dalga dalga üstünde mevcelenen müthiş ve karanlıklı bir deniz içinde imiş gibi, elini çıkarırsa göremeyecek derecede zulümat üstünde zulümatlı görecektir.
Hem nasılki aynanın iki yüzü arası kağıttan daha ince iken, halbuki ikisinin arasındaki fark ise, şark ve garb arası kadardır. Sonra, o iki yüzün tebeddül edip senin yüzüne karşı gülmesi veya abûs bir şekil alması için iki parmağın tahrikiyle hasıl olur.
Aynen bunun gibi; insanın fiilleri için dahi iki vecih vardır. Livechillah ile olan niyetin taalluk ettiği vecih; misalî derinliklerinde hadsiz tecelliyatı saklayan şeffaf ve makes-i envar bir yüze inkılab eder tarzda sana gösterir. Fakat niyetin fukdanı ile, yahut livechillah olmayan bir niyet ile olsa, camid veya siyah olan sathî bir yüzü izhar edecektir. Bu ise haktan behresizliktir.
Hem nasılki, aynanın siyah renkli yüzü, ne misalî umkunda ne de arazında hiçbir şey istiab etmez. Etsede, ancak kendi küçük cirmi kadar bir şey alabilir. Fakat onun parlak yüzü ise, mutlak olan âlem-i berzah ve misal ile ittisal peyda ettiği için, hadsiz eşyayı içine alabildiği gibi; umk-u misalîsi dahi en büyük şeylere dar gelmemektedir.
Kezalik hayatın dahi iki yüzü vardır.. Bir yüzü dünyaya bakar ki, bu vecih siyahtır, dardır ve fanidir. Bir vechi de hakka nazırdır.. Bu vecih ise, şeffaftır, geniştir, daimîdir. İşte nefs-i gafile, mağlata-i şeytaniyeye karşı kabil olmasından, siyah vechi telebbüsü içinde parlak yüzün ahkâmını tul-u emel ve taleb-i ebediyet ile izhar etmeye yeltenir.
Yükleniyor...