İfade-i meram

Ey bu kitabıma nazar eden zat, bil ki! Ben insanlardan, eserlerimdeki gumûz ve anlaşılmamaktan şikayet duyuyorum. Öyle ise cevab olarak sen de sekiz sözü benden işit:

Birincisi: Evvelâ işkâlattan gelen itab ve zorlaştırmama, acele edip hemen kızma. Zira benim bizzat muhatabım, benim dessas nefsimdir ki, kendi hatakâr suallerinin cevablarını velev remz ile olsun, gayet sür’atle anlayabiliyor.

İkincisi: İ’lemlerle açılan bütün mes’eleler, birer silah-ı katı’ ve deva-i nâfi’ olarak şiddetli ihtiyacım ve pekçok yara aldığım vakitte ummadığım bir tarzda bana i’ta edilmişlerdir. Binaenaleyh kitabın içinde, benim malım olacak bir şey yoktur. Belki ancak benim malım; kitabda olmayan, fakat zamirde (kalpte) müstetir bulunan elem, cerh ve hastalıklardır. Amma kitabda mezkûr olan deva, silah ve zevk-i hak ise; ne benimdir, ne de fikrimin mahsulü bir şeydir. Belki ancak onlar Kur’an-ı Kerim’in feyzinden ifaza edilen şeylerdir.

Üçüncüsü: Ben insanların tenkidlerine aldırmıyorum. Çünkü lillahilhamd, ben şimdi nefsim için kusur, acz ve müstehak olduğu zemden başka bir şey tanımıyorum. Şayet eserimle temeddüh ve iftihar etmek istesem de, medar-ı fahr hiçbir şey göremiyorum. İllâ, onunla mahcub ve hacil olabileceğim kusur ve hatalarımı görüyorum ve Cenab-ı Hak Settar-ul Uyub’dur diyorum.

Şu halde nefsimin, hakikatta günah ve hatalı şeylerini mehasin zannederek, onunla tasannu’kârane ferahlanacak kıymettar bir malı olmadığı gibi; başkasının enaniyetle tekeddür etmiş nefislerine de bir kıymet vermiyorum. Tâ ki, onlara riya-yı kelâmî ile tasannu’ ve ubudiyetkârane tekellüf yapayım.

Evet gerçi hakikatlar lâyık oldukları bir libas ile telebbüs etmeleri lâzımdır, iyidir. Fakat ne çare ki ben, şu gördüğünüz müşevveş üslublarımdan başka lâyık bir libası; âciz ve acemi ve ham olduğumdan dokuyamıyorum. Onun için en yüksek sesimle itiraf edip nida ediyorum ki; mesaili anlatmak, tefhim etmek hususunda âcizim, kasırım diyorum.

Yükleniyor...