اِعْلَمْ يَ سَعِيدُ
Bil ey Said! Senin rağmına olarak seni terkedip senden ayrılacak ve hem sen zelil olarak hasareti de senin üstüne bırakacak olan bir şeyi, bugün sen aziz iken, fazilet de sana kalmakla beraber, kerem üzere terketmen saadettendir.
Zira eğer sen bu gün dünyayı terkedersen, onun şerrinden kurtulup hayrına varis olursun. Fakat eğer dünya seni terkederse, onun hayrından uzaklaştığın gibi, şer ve belası da sana semere kalacaktır.
***
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! şu fâsık medeniyet, öyle müdhiş bir riya meydana getirmiştir ki, medeniyetçilerin o riyadan kurtulmaları çok müşkilleşmiştir. Çünkü hal-i hazır medeniyet, riyaya, şan ü şeref ismini takmış, adamı da şahıslara dalkavukluk yapıp müraîlik ettirdiği gibi, milletler ve unsurlara da riyakâr ve tasniatçı kılmıştır. Gazeteleri de, o riya ve müraîliğe dellallar haline sokmuş, tarihi ise ona teşrifatçı ve alkışçı yapmıştır. Hem gaddar ve zalim olan hamiyet-i cahiliyenin desisesiyle mütemerrid olan unsuriyet-perverliğin hayatı içinde, şahsın mevtini ona unutturmuştur.
***
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! Kadınların cemaati müzekkerleşerek sertlik ve huşunet peyda ettiği gibi, erkeklerin cemiyeti de müennesleşip yumuşaklık kesbeder. Bu sırra işareten Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan
وَقَالَ نِسْوَةٌ
(1) Bu i’lem, çok veciz ve öz bir tarzda yazılmış. Arapça ibaresinde (}±XD7!) kelimesi var ki; hem “cennet”, hem “cünnet”, hem de “cinnet” lafızlarıyla okunabilir. Kerkük’lü İhsan Kasım hoca, onu “cinnet” manasıyla almış, dipnotta şerhetmiş ki; cinlerin yani, şeytanların kırılıp alçalması olur. Bize göre ise, o kelime “cünnet”tir. Yani, kalkandır ki, mecaz ve teşbih ile; nefsin ve enaniyetin kırılıp alçalması demek olur. Vallahu a’lemü bissavab. (A.B.)
وَقَالَتِ الْاَعْرَابُ
diye ferman eder. Demek zaiflerin cemaatı kavidir, kavilerin cemiyeti de zaiftir.
***
Bil ey Said! Senin rağmına olarak seni terkedip senden ayrılacak ve hem sen zelil olarak hasareti de senin üstüne bırakacak olan bir şeyi, bugün sen aziz iken, fazilet de sana kalmakla beraber, kerem üzere terketmen saadettendir.
Zira eğer sen bu gün dünyayı terkedersen, onun şerrinden kurtulup hayrına varis olursun. Fakat eğer dünya seni terkederse, onun hayrından uzaklaştığın gibi, şer ve belası da sana semere kalacaktır.
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! şu fâsık medeniyet, öyle müdhiş bir riya meydana getirmiştir ki, medeniyetçilerin o riyadan kurtulmaları çok müşkilleşmiştir. Çünkü hal-i hazır medeniyet, riyaya, şan ü şeref ismini takmış, adamı da şahıslara dalkavukluk yapıp müraîlik ettirdiği gibi, milletler ve unsurlara da riyakâr ve tasniatçı kılmıştır. Gazeteleri de, o riya ve müraîliğe dellallar haline sokmuş, tarihi ise ona teşrifatçı ve alkışçı yapmıştır. Hem gaddar ve zalim olan hamiyet-i cahiliyenin desisesiyle mütemerrid olan unsuriyet-perverliğin hayatı içinde, şahsın mevtini ona unutturmuştur.
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! Kadınların cemaati müzekkerleşerek sertlik ve huşunet peyda ettiği gibi, erkeklerin cemiyeti de müennesleşip yumuşaklık kesbeder. Bu sırra işareten Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan
وَقَالَ نِسْوَةٌ
(1) Bu i’lem, çok veciz ve öz bir tarzda yazılmış. Arapça ibaresinde (}±XD7!) kelimesi var ki; hem “cennet”, hem “cünnet”, hem de “cinnet” lafızlarıyla okunabilir. Kerkük’lü İhsan Kasım hoca, onu “cinnet” manasıyla almış, dipnotta şerhetmiş ki; cinlerin yani, şeytanların kırılıp alçalması olur. Bize göre ise, o kelime “cünnet”tir. Yani, kalkandır ki, mecaz ve teşbih ile; nefsin ve enaniyetin kırılıp alçalması demek olur. Vallahu a’lemü bissavab. (A.B.)
وَقَالَتِ الْاَعْرَابُ
diye ferman eder. Demek zaiflerin cemaatı kavidir, kavilerin cemiyeti de zaiftir.
Yükleniyor...