sırdandır. Hem

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ اَحَبَّ

hadîs-i şerifinin müjdesiyle, a’lâ ile edna arasında içtima’ mümkün olmasının sırrı da bundan ileri gelmiştir.

***


اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Ayrı ayrı ve çeşit çeşit eşyanın ihtilat ve karışıklıklarında nizam ve mizana münafi gibi görünen müşevveşiyet ise, tesadüfün onlar içinde oynadığından değildir. Belki o vaziyet, nizamın zâhirî suretinden huruc ile, nakş-ı kitabet haline gelmesidir. Lakin o kitabet ise; ayine-i vehm içinde onların ters yüzüne bakan nazar-ı zâhirî-i ümmî için kolay kolay okunacak şeyler değildir.

Görülmüyor mu ki; o çeşitli ve ayrı ayrı şeyler, meselâ eğer tohum iseler, tenebbüt edip nebat haline geldikleri zaman, bir nizam-ı tamm onlardan inkişaf ediyor. Öyle ise onların arasında olan cem’ ve toplanmakla hasıl olan karışık vaziyeti de, kalem-i kader için garib bir kitabet-i kudsiye olduğunu gösterir.

***


اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Nübüvvet-i Ahmediye’nin (A.S.M.) hatemiyetine bir hüccet-i katıa budur ki: Dinin bütün hududlarını, onların herbirisinin umum kaideleri çerçevesinde öyle bir hadde îsal etmiştir ki, ondan daha geniş, daha ekmel ve daha etemm bir şekil düşünülemez.

Evet meselâ bakınız, tevhid ve rububiyet mes’elesinde Kur’an’ın lisanıyla diyor:

*

بِيَدِهِ مَقَالِيدُ كُلِّ شَيْءٍ ر وَالسَّمٰوَاةُ مَطْوِيَّاةٌ بِيَمِينِهِ

*

هُوَ الَّذِي يُصَوِّرُكُمْ فِي الْاَرْحَامِ كَيْفَ يَشَاءُ

Yükleniyor...