okşar, gurura sevkeder. Kendini kapıcı iken, padişah zannettirir. Hem kendi nefsine de zulmeder. Belki bir nevi şirk-i hafîye yol açar.
Evet, bir kal’ayı fetheden bir taburun ganimetini ve muzafferiyet şerefini, yalnız binbaşısı alamaz. Evet üstad ve mürşid, masdar ve menba’ telakki edilmemek gerektir. Belki mazhar ve ma’kes olduklarını bilmek lâzımdır. Meselâ: Hararet ve ziya, sana bir ayine vasıtasıyla gelir. Senden Güneşe karşı minnetdar olmaya bedel, ayineyi masdar telakki edip, Güneşi unutup, aynaya minnetdar olmak, divaneliktir. Evet ayna muhafaza edilmeli; çünki mazhardır.
İşte mürşidin ruhu ve kalbi bir ayinedir. Cenab-ı Hak’tan gelen feyze ma’kes olur. Müridine aksedilmesine de vesile olur. Vesilelikten fazla feyiz noktasında bir makam verilmemek lâzımdır.
Hattâ bazan olur ki, masdar telakki edilen bir üstad, ne mazhardır, ne masdardır. Belki müridinin safvet-i ihlâsıyla ve kuvvet-i irtibatıyla ve ona hasr-ı nazarıyla; o mürid başka yolda aldığı füyuzatı, üstadının mir’at-ı ruhundan gelmiş görüyor. Nasılki bazı adam, manyetizma vasıtasıyla bir cama dikkat ede ede, âlem-i misale karşı hayalinde bir pencere açılır. O ayinede çok garaibi müşahede eder. Halbuki ayinede değil, belki ayineye olan dikkat-ı nazar vasıtasıyla ayinenin haricinde hayaline bir pencere açılmış görünüyor. Onun içindir ki, bazan nâkıs bir şeyhin halis bir müridi, şeyhinden daha ziyade kâmil olabilir ve döner şeyhini irşad eder ve şeyhinin şeyhi olur.
***
اِعْلَمْ
Bil ey esbabperest insan!(1) Acaba garib cevherlerden yapılmış acib bir kasrı görsen ki, yapılıyor. Onun binasında sarfedilen cevherlerin bir kısmı yalnız Çin’de bulunuyor. Diğer kısmı Endülüs’te, bir kısmı Yemen’de, bir kısmı Sibirya’dan başka yerde bulunmuyor. Binanın yapılması zamanında aynı günde şark, şimal, garb, cenuptan o cevherli taşlar kolaylıkla celbolup yapıldığını görsen; hiç şüphen kalır mı
____________________________________
(1) Arabî aslında: “Ey sebeblerden istimdad edip te, yakılmamış ateşe üfüren; ve havayla şişirilmişi kişiyi etli ve semiz sanan adam” ifadesi vardır. (A.B.)
Evet, bir kal’ayı fetheden bir taburun ganimetini ve muzafferiyet şerefini, yalnız binbaşısı alamaz. Evet üstad ve mürşid, masdar ve menba’ telakki edilmemek gerektir. Belki mazhar ve ma’kes olduklarını bilmek lâzımdır. Meselâ: Hararet ve ziya, sana bir ayine vasıtasıyla gelir. Senden Güneşe karşı minnetdar olmaya bedel, ayineyi masdar telakki edip, Güneşi unutup, aynaya minnetdar olmak, divaneliktir. Evet ayna muhafaza edilmeli; çünki mazhardır.
İşte mürşidin ruhu ve kalbi bir ayinedir. Cenab-ı Hak’tan gelen feyze ma’kes olur. Müridine aksedilmesine de vesile olur. Vesilelikten fazla feyiz noktasında bir makam verilmemek lâzımdır.
Hattâ bazan olur ki, masdar telakki edilen bir üstad, ne mazhardır, ne masdardır. Belki müridinin safvet-i ihlâsıyla ve kuvvet-i irtibatıyla ve ona hasr-ı nazarıyla; o mürid başka yolda aldığı füyuzatı, üstadının mir’at-ı ruhundan gelmiş görüyor. Nasılki bazı adam, manyetizma vasıtasıyla bir cama dikkat ede ede, âlem-i misale karşı hayalinde bir pencere açılır. O ayinede çok garaibi müşahede eder. Halbuki ayinede değil, belki ayineye olan dikkat-ı nazar vasıtasıyla ayinenin haricinde hayaline bir pencere açılmış görünüyor. Onun içindir ki, bazan nâkıs bir şeyhin halis bir müridi, şeyhinden daha ziyade kâmil olabilir ve döner şeyhini irşad eder ve şeyhinin şeyhi olur.
اِعْلَمْ
Bil ey esbabperest insan!(1) Acaba garib cevherlerden yapılmış acib bir kasrı görsen ki, yapılıyor. Onun binasında sarfedilen cevherlerin bir kısmı yalnız Çin’de bulunuyor. Diğer kısmı Endülüs’te, bir kısmı Yemen’de, bir kısmı Sibirya’dan başka yerde bulunmuyor. Binanın yapılması zamanında aynı günde şark, şimal, garb, cenuptan o cevherli taşlar kolaylıkla celbolup yapıldığını görsen; hiç şüphen kalır mı
____________________________________
(1) Arabî aslında: “Ey sebeblerden istimdad edip te, yakılmamış ateşe üfüren; ve havayla şişirilmişi kişiyi etli ve semiz sanan adam” ifadesi vardır. (A.B.)
Yükleniyor...