bir menşuru (ferman) üstünde, Sultan-ı Ezel ve Ebed’e hâs, taklid edilmez bir turra-i garrası vardır.
Meselâ sayısız sikkelerinden hayat üstüne basmış olduğu şu sikkeye bak! Evet hayata nazar eyle, nasıl onun içinde bir şey herşey ve hem herşey bir şey oluyor.
Evet içilen bir su, Allah’ın izniyle sayısız aza ve cihazat-ı hayvaniye oluyor. İşte Allah’ın emriyle bir şey her şey oldu. Hem muhtelif-ül cins olan bütün taamlar ve yemekler, Allah’ın izniyle bir cism-i hâs, bir cild-i mahsus ve bir cihaz-ı basit oluyor. Ve işte Allah’ın emriyle her şey bir şey oldu. Evet azıcık aklı ve şuur-u kalbîsi bulunan anlar ki, bir şeyi her şey ve her şeyi bir şey yapmak, ancak her şeyin Sani’ ve Hâlıkına hâs bir sikkedir.
İkinci Lem’a: Zevilhayat üstüne vaz’edilmiş sayısız hâtemlerden yalnız şu bir hateme bak ki: canlı bir mahluk, camiiyeti itibariyle kâinatın bir misal-i musaggarı ve âlem şeceresinin süslü bir meyvesi ve mecmu-u kâinatın münevver bir nüvesidir ki, Fâtır-ı Hakîm âlemin ekser envaının nümunelerini onda dercetmiştir. Demek o zîhayat şey, mecmu-u kâinattan hikmetli muayyen nizamlarla sağılmış bir katre gibi veya bütün her şeyden ilmî, hassas ölçülerle alınmış cami’ bir nokta gibidir. Öyle ise mecmu-u kâinat, kabza-i tasarrufunda olmayan, en edna bir zîhayatı da yaratmasına imkân yoktur.
Evet bozulmamış bir aklı bulunan anlar ki: Meselâ bir arıyı ekser eşyaya bir çeşit fihriste yapan; ve insanın mahiyetinde kâinat kitabının ekser mes’elelerini yazan; ve incirin tohumunda incir ağacının proğramını derceden; ve beşerin kalbini binlerle âlemlerin nümune ve rasathanesi yapan; ve beşerin kuvve-i hâfızasında mufassal tarih-i hayatını ve ona müteallik herşeyi yazan, ancak ve ancak her şeyin Hâlıkı olabilir. Ve bu tasarruf ise, onun Rabb-ül Âlemîn olduğunu gösteren bir hatem-i mahsusudur.
Üçüncü Lem’a: İhya ve i’ta-i hayat keyfiyeti üzerine vurulan, onun parlak turrasının nakşına bak! İşte, sayısız turralardan yalnız birisini zikrediyoruz. Şöyle: nasılki seyyarelerden tâ katrelere, tâ cam parçalarına, tâ karın şişeciklerine kadar her parlak veya parlak gibi şeyler üstünde güneşin cilve-i misaliyesinden bir sikkesi ve ona hâs, parlak bir turrası vardır. Aynen öyle de: Sermedî olan ehadiyet güneşinin dahi ihya ve
Meselâ sayısız sikkelerinden hayat üstüne basmış olduğu şu sikkeye bak! Evet hayata nazar eyle, nasıl onun içinde bir şey herşey ve hem herşey bir şey oluyor.
Evet içilen bir su, Allah’ın izniyle sayısız aza ve cihazat-ı hayvaniye oluyor. İşte Allah’ın emriyle bir şey her şey oldu. Hem muhtelif-ül cins olan bütün taamlar ve yemekler, Allah’ın izniyle bir cism-i hâs, bir cild-i mahsus ve bir cihaz-ı basit oluyor. Ve işte Allah’ın emriyle her şey bir şey oldu. Evet azıcık aklı ve şuur-u kalbîsi bulunan anlar ki, bir şeyi her şey ve her şeyi bir şey yapmak, ancak her şeyin Sani’ ve Hâlıkına hâs bir sikkedir.
İkinci Lem’a: Zevilhayat üstüne vaz’edilmiş sayısız hâtemlerden yalnız şu bir hateme bak ki: canlı bir mahluk, camiiyeti itibariyle kâinatın bir misal-i musaggarı ve âlem şeceresinin süslü bir meyvesi ve mecmu-u kâinatın münevver bir nüvesidir ki, Fâtır-ı Hakîm âlemin ekser envaının nümunelerini onda dercetmiştir. Demek o zîhayat şey, mecmu-u kâinattan hikmetli muayyen nizamlarla sağılmış bir katre gibi veya bütün her şeyden ilmî, hassas ölçülerle alınmış cami’ bir nokta gibidir. Öyle ise mecmu-u kâinat, kabza-i tasarrufunda olmayan, en edna bir zîhayatı da yaratmasına imkân yoktur.
Evet bozulmamış bir aklı bulunan anlar ki: Meselâ bir arıyı ekser eşyaya bir çeşit fihriste yapan; ve insanın mahiyetinde kâinat kitabının ekser mes’elelerini yazan; ve incirin tohumunda incir ağacının proğramını derceden; ve beşerin kalbini binlerle âlemlerin nümune ve rasathanesi yapan; ve beşerin kuvve-i hâfızasında mufassal tarih-i hayatını ve ona müteallik herşeyi yazan, ancak ve ancak her şeyin Hâlıkı olabilir. Ve bu tasarruf ise, onun Rabb-ül Âlemîn olduğunu gösteren bir hatem-i mahsusudur.
Üçüncü Lem’a: İhya ve i’ta-i hayat keyfiyeti üzerine vurulan, onun parlak turrasının nakşına bak! İşte, sayısız turralardan yalnız birisini zikrediyoruz. Şöyle: nasılki seyyarelerden tâ katrelere, tâ cam parçalarına, tâ karın şişeciklerine kadar her parlak veya parlak gibi şeyler üstünde güneşin cilve-i misaliyesinden bir sikkesi ve ona hâs, parlak bir turrası vardır. Aynen öyle de: Sermedî olan ehadiyet güneşinin dahi ihya ve
Yükleniyor...