âlînin şahsiyet-i maneviyesi, sahip olduğu kuvvet cihetiyle mana-yı saltanatı deruhde etmiştir. Eğer şeair-i İslâmiyeyi bizzat imtisal etmek ve ettirmekle, mana-yı hilafeti dahi vekâleten deruhde etmezse, hayat için dört şeye muhtaç; fakat an’ane-i müstemirre ile günde lâakal beş defa dine muhtaç olan şu fıtratı bozulmayan ve lehviyat-ı medeniye ile ihtiyacat-ı ruhiyesini unutmayan milletin hâcât-ı diniyesini meclis tatmin etmezse; bilmecburiye mana-yı hilafeti, tamamen kabul ettiğinizi isme ve lafza verecek. O manayı idame etmek için kuvveti dahi verecek. Halbuki meclis elinde bulunmayan ve meclis tarikıyla olmayan böyle bir kuvvet, inşikak-ı asaya sebebiyet verecektir. İnşikak-ı asa ise,
وَ اعْتَصِمُوا
بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمِيعًا
ya zıddır. Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatın ruhu olan şahs-ı manevî daha metindir ve tenfiz-i ahkâm-ı şer’iyeye daha ziyade muktedirdir. Halife-i şahsî, ancak ona istinad ile vezaifi deruhde edebilir. Cemaatın ruhu olan şahs-ı manevî eğer müstakim olsa, ziyade parlak ve kâmil olur. Eğer fena olsa, pek çok fena olur. Ferdin, iyiliği de fenalığı da mahduddur. Cemaatin ise gayr-ı mahduddur. Hârice karşı kazandığınız iyiliği, dâhildeki fenalıkla bozmayınız. Bilirsiniz ki ebedî düşmanlarınız ve zıdlarınız ve hasımlarınız, İslâmın şeairini tahrib ediyorlar. Öyle ise, zarurî vazifeniz, şeairi ihya ve muhafaza etmektir. Yoksa şuursuz olarak şuurlu düşmana yardımdır. Şeairde tehavün, zaaf-ı milliyeti gösterir. Zaaf ise, düşmanı tevkif etmez, teşci’ eder…
حَسْبُنَا اللّٰهُ وَ نِعْمَ الْوَكِيلُ
,* * *
اِعْلَمْ
Ey netice (olan bir hakikat-ı imaniyenin isbatını)yi isti’zam ederek, delilini zaif gören adam! Bil ki; hakaik-ı imaniyeden herhangi bir hakikatın sıdkına şehadet eden hiçbir delil yoktur ki, İslâmiyetin herhangi bir mes’elesini, bir şeyini tasdik eden umum delil ve bürhanlarla tezekkî ve teeyyüd etmesin.. ve hem bütün onlar, bunu takviye etmesin ve
وَ اعْتَصِمُوا
بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمِيعًا
ya zıddır. Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatın ruhu olan şahs-ı manevî daha metindir ve tenfiz-i ahkâm-ı şer’iyeye daha ziyade muktedirdir. Halife-i şahsî, ancak ona istinad ile vezaifi deruhde edebilir. Cemaatın ruhu olan şahs-ı manevî eğer müstakim olsa, ziyade parlak ve kâmil olur. Eğer fena olsa, pek çok fena olur. Ferdin, iyiliği de fenalığı da mahduddur. Cemaatin ise gayr-ı mahduddur. Hârice karşı kazandığınız iyiliği, dâhildeki fenalıkla bozmayınız. Bilirsiniz ki ebedî düşmanlarınız ve zıdlarınız ve hasımlarınız, İslâmın şeairini tahrib ediyorlar. Öyle ise, zarurî vazifeniz, şeairi ihya ve muhafaza etmektir. Yoksa şuursuz olarak şuurlu düşmana yardımdır. Şeairde tehavün, zaaf-ı milliyeti gösterir. Zaaf ise, düşmanı tevkif etmez, teşci’ eder…
حَسْبُنَا اللّٰهُ وَ نِعْمَ الْوَكِيلُ
,* * *
اِعْلَمْ
Ey netice (olan bir hakikat-ı imaniyenin isbatını)yi isti’zam ederek, delilini zaif gören adam! Bil ki; hakaik-ı imaniyeden herhangi bir hakikatın sıdkına şehadet eden hiçbir delil yoktur ki, İslâmiyetin herhangi bir mes’elesini, bir şeyini tasdik eden umum delil ve bürhanlarla tezekkî ve teeyyüd etmesin.. ve hem bütün onlar, bunu takviye etmesin ve
Yükleniyor...