Hem o gafil düşünmez ki, hutbe-i arabiye vahdet-i İslâm simasında gayet müstakim, muhkem ve müzeyyen bir vesm-i semavîdir. Fakat onu tağyir etmekle çok çirkin ve dağınık bir

(*) “Vesm” ve “Veşm” lügatta nişanlama manasındadırlar. Ancak “Veşm” ateşle dağlamadır. (Mütercim)













veşm halini alır. (1)

(1) Mesnevî-i Arabî’de içtihada mani esbabın altısından beşi beyan edilmiş. Altıncısı yazılmamıştır. Demek ki, içine icmalen altıncı da girmiş oluyor. (Mütercim

,* * *

اِعْلَمْ

Bil ey gaflet kendisini ihata edip saran ve tabiat ona âlemi karartıp, kendisini kör ve sağır eden, ta mevhum tabiat zulümatı içinde esbaba tapan bedbaht! Bak, kâinatın mürekkebat ve zerratının herbirisi, Cenab-ı Vâcib-ül Vücud’un (C.C.) uluhiyet ve rububiyeti içindeki vücub-u vücud ve vahdetine ellibeş lisanla konuşarak şehadet ettiklerinin bir tek lisanını sana tercüme edeceğim.

(2) Katre Risalesi’nde o ellibeş lisanları icmalen zikretmişim. Burada ise yalnız birtek lisanın izahıdır. –







Şöyle ki:

Ruh ve akılların dalâletlerinden neş’et eden bütün ızdırablar; eşyanın icadını, eşyaya veyahut imkânî sebeblere isnad etmekten gelir. Buda, istib’ad, istiğrab ve hayretin menşei olan istinkârlarından neşet ediyor. İşte bu ızdırablar ise, ervah ve ukulü; ancak onun kudretiyle bütün müşkiller hallolabilen ve ancak onun iradesiyle bütün muğlak düğümler açılabilen ve ancak onun zikriyle kalbler mutmain olan Cenab-ı Vâcib-ül Vücud, Vâhid-i Ehad’e firar etmek üzere iltica ettiriyor.

Eğer bu mes’elenin tahkikini istersen, şu gelecek müvazeneye bak! Şöyle ki: Mevcudatı icad eden fail, ya kesret ve imkân cânibi olacak veya vücûb ve vahdet cânibidir.

Evet, kasr-ı nazardan dolayı bütün eşyanın Vâcib-ül Vücud’a isnad edilmesinde tevehhüm edilen külfetler, istib’ad ve istiğrablar; kesrete isnad edildiği zaman, o tevehhüm hakikata inkılab eder. Çünkü vahdete isnad edilmeksizin kesret canibindeki hangi sebeb olursa olsun,

____________________________________

)



Yükleniyor...