Ey kebir Allah! Sen öyle bir büyüksün ki, bütün ukûl toplanıp bir tek akıl olsalar dahi, senin vasf-ı azametini hakkıyla anlayıp tavsif edemedikleri gibi, bütün fikirler de cem’ olsalar, senin künh-ü ceberûtuna erişemezler.
Yedinci Mertebe
جَلَّ جَلَالُهُ اَللّٰهُ اَكْبَرُ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ قُدْرَةً وَ عِلْمًاد
Evet o öyle bir Hallâk-ı Fettah
Bu esma-i mübareke dürbünleriyle mevcudattaki cilveleri altında ef’al-i İlahiyeye ve âsârına bakmakla Müsemma-yı Zülcelal’e intikal edilir. –Müellif
, Fa’al-i Allâm, Vehhab-ı Feyyaz olan bir Şems-i Ezel’dir ki, şu kâinat bütün envaiyle, mevcudatıyla onun zılal-i envarı ve âsâr-ı ef’ali ve esma-i hüsnasının enva-i tecelliyatının çeşitli elvan-ı nukuşu ve onun kalem-i kaza ve kaderinin hat ve çizgileri ve onun kemal ü celal ü cemal ve sıfâtının tecelliyatının ayineleri olduğu, Şahid-i Ezelî olan Zat-ı Zülcelal’in bütün gönderdiği kitablarının ve suhuflarının; ve hem tekvinî ve Kur’anî bütün âyetlerinin icma’larıyla sabittir. Hem bütün âlemle birlikte küre-i arz icma’ halinde olarak zatında ihtiyaç ve iftikaratlarıyla beraber, onun yüzünde ve üstünde bir servet-i mutlaka ve bir gına-i mutlak tezahürünün şehadetiyle kat’îdir. Hem bütün ehl-i şuhud olan rûşen-zamir ve nuranî ruhlar ve münevver kalbler ve ziyalı akıllar sahibi olan bütün enbiya, evliya ve asfiyanın icma’ halinde bütün tahkikat ve keşfiyatları ve füyûzat ve münacâtları neticesinde o hakikata ittifakla şehadet etmeleridir.
İşte başta bütün bu ehl-i şuhud ve ashab-ı zevk olarak, küre-i arz ve ulvî ve süflî bütün ecram, küll halinde Cenab-ı Vâcib-ül Vücud ile
____________________________________
–
Yükleniyor...