Hem bir manası da budur ki: Güya der: Kalblerinizde ne kadar büyük şeyler varsa, hepsinden daha büyük olması ve bütün makasıd ve metaliblerinizden daha ehemm bulunması lâzımdır. Ve keza o öyle bir büyüktür ki, kâinat ve ecramın perdeleri, hicabları onu setretmekten ekber ve azamdır.
Amma
اَحْسَنُ الْخَالِقِينَ
in manası ise: Cenab-ı Hak (C.C.) kendi zatında; akıllar aynasında hâlıkıyyet sıfatlarıyla mütecelli olan bütün Hâlıkıyet mertebelerinden daha ahsendir demektedir. Nasıl ki güneşin aynalardaki cilvesi için denilir: Güneş kendi zatında aynalarda parlayan bütün timsallerinden daha münevverdir.
Ve keza Cenab-ı Hakk mertebe-i vücûbundaki hâlıkıyetiyle; evham ve farz ile tevehhüm olunan bütün hâlıklardan daha ahsendir demektir.
Hem de vehmî olan nazar-ı zâhirîmiz; âsârı esbabdan gördüğü, bildiği ve onlara bir hâlıkıyet tevehhüm ettiği için,
اَحْسَنُ الْخَالِقِينَ
ile der ki: Bütün o esbab perdesi olmaksızın en güzel bir hâlıktır. Öyle ise bizzat ona teveccüh edilmek lâzımdır. Ve esbab-ı zâhiriyeyi merciiyetten azledip ehemmiyet vermemek gerektir.
Ve keza, müfadala nisbeti ancak bize ve alâka peyda ettiğimiz eşyaya bakmaktadır, yoksa nefs-ül emirde değil. Evet nasılki cüz’î bir vazife gören bir nefere denilir: “Yahu, padişah senin kumandan bildiğin kimselerden daha ahsen ve azamdır.” Yani senin şu vazifende sultanın medhali daha çoktur. Öyle ise, sen padişahı zâhirî kumandanlarından daha çok düşünmen lâzımdır.
Yükleniyor...