İşte şu yirmi aded mütemazic hakikatler iç içe işlenmiş çizgili nurlarla çok vecihler, çok cihetler ve çok mertebelerle bir hads-i sâdıka nâzırdır.. o da İslâmın tavrına bakar.. o da nübüvvet tavrına açılmaktadır.. bu da imanın hakikatıyla manzumelenmiş bir pencereyi açarlar ki,
هُوَ اللّٰهُ الْوَاجِبُ الْوُجُودِ الْوَاحِدُ الْاَحَدُ
gösterir. Demek kâinat, bu yirmi çeşit nağmeli lisan ile nida ederek
اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ
diyerek şehadet etnektedir.
Hem bil ki:
فَاعْلَمْ اَنَّهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ
bütün şu geçmiş delilleriyle
لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِاللّٰهِ
ı dahi beraber isbat ediyor. Hem yine bil ki,
فَاعْلَمْ اَنَّهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ
bütün zikri geçen bürhanlarıyla,
رَسُولُ اللّٰهِ مُحَمَّدٌ
ı istilzam ediyor. Evet
مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ
cümlesi, nasılki imanın beş rüknünü tazammun ediyor. Öyle de; aynı o cümle, rububiyet-i İlahiye sıfatlarının da bir mazharı ve bir ayinesidir.
Yükleniyor...