Evet fasık olan şahıs, kuvve-i akliyenin tecavüzü ile itidal sınırından çıktığı için, akaid rabıtasını kırıp bozduğu gibi; koruyucu kabuğu olan ebedî hayatını da kırıp parçalar. Keza, kuvve-i gazabiyenin tecavüzü ile; hayat-ı içtimaiyeyi muhafaza eden nizam ve ahengin kışrını, çerçevesini de parçalar. Hem kuvve-i behimiyyenin (hayvani ihtiras kuvvesi) tecavüzü ile hevay-i nefse ittiba'la kalbinden, kendi cinsine karşı olan şefkat duygusu dahi zail olur gider. Aynı zamanda, saplanmış olduğu bataklığa sair insanları da ifsad ederek, ona takılıp girmesine vesile olmuş olarak; insan nev'inın zararlara uğramasına ve dünya nizamının fesadına dolayısiyle sebep olmuş olur.
اُولٰ ِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Cümlesinin nazm ve irtibatı ise; vaktaki Kur'an, fasıkın cinayetlerini zikreyliyerek onunla terhib eyledi. Bu terhib ve korkutmayı da, fıskın netice ve cezası olan büyük hasaret ile tehdid ederek te'kid eylemiştir, ta ki bu terhib te'sirli olmuş olsun.Yani:
هُمُ الْخَاسِرُونَ
ile şoyle dedi: “Onlar ki dünyayı satın alma yolunda, Ahireti satanlar ve Huda’yı hevaya değişenler, elbetteki büyük hasaret etmişlerdir.
---------------(((---------------
Şimdi de cümle cümle ayet heyetinin nazmına geçiyoruz.
İşte bilmiş ol ki: Kur'an ayetleri ve ayetlerin cümleleri ve cümlelerin heyetleri ve vaziyetleri, saatin milleri gibidirlerki, bu miller saniye, dakika ve saatları sayarlar. Mesela saniyeyi sayan şu mil, bir şeyi (yani saniyenin devrini) her isbat ve tesbit ettikçe; öbürü de, yani dakikayı sayan mil dahi, kendi derece ve miktarıyla bunu te'yid etmektedir. Saati sayan mil dahi, kendi nisbeti derecesiyle buna yardım etmektedir. Ve
Yükleniyor...