tehaddî noktasında (muarazaya kalkışmada) ağız açamıyacak bir halde ve katiyetle sükût etmişlerdir. Hatta öyle ki, o asabiyet damarlarının nabzı bile hiç atmıyacak derecede sükût ettiler. Lâkin bu defa, Kur’anın kemali cihetinde itiraza kalkışıp, zihinleri bulandırmaya yeltendiler, dediler ki: “Kur’anın

كَمَثَلِ الَّذِى اسْتَوْقَدَ نَاراً خم كَصَيِّبٍ مِنَ السَّمَٓءِ

ve emsali muhavereler ki, insanlar arasında adi işlere dair konuşulan muhaverelerdir. İşte bu basit, alelâde muhavereler tarzıyla temsiller getirmesi, kelamın derecesi aşağıya inmeye sebeb olur” diye dedikodu yapmaya ve bunlar: “İnsanlar arasında konuşulan âdi muhaverelere benzemektedir.’’ Diyerek söylenmeye başladılar. İşte Kur’an-ı Hakîm de, onların bu teşvişkâr itiraz ve dedikodularına karşı bu ayetle ağızlarına taş vurarak, ifham edip susturmuştur. Bu meselenin izahı şöyledir; muarızların boş, mânasız bazı şüpheleri vardır ki; menşei birbirine ekli müteselsil evhamdan gelmektedir. O evhamlar dahi muğalatalar üstüne kuruludur.

Şüphelerinden birisi: Kıyas-ı maalfarika göre vardıkları hükümdür. Yani, kıyasladıkları şeyle hiç münasebeti olmayan bir kıyas... Bu halin menşei ise, ülfet etmiş oldukları, alışkanlık peyda etmiş oldukları şeylerin ayinesiyle eşyaya ve meselelere bakmalarıdır. İşte bu hal ile, vaktaki insanın zihni cüz’î, fikri cüz’î lisanı cüz’î ve sem’i (işitmesi) cüz’î olduğunu gördüler. Hem insanın bu duygularının tek tek herbiri bir anda iki şeyle birden ve beraberce tealluk edemediğini de anladılar. Ve himmetin ölçüsü de, meşgalesinin mevzu’u ve ihtimamın derecesi nisbetinde olduğunu bildiler.Böylece onlar, bu kıyasa göre düşünüp; hakir ve aşağı bir işi, yüksek dereceli ve makam sahibi, şerefli bir şahsa isna etmezler, zannederler ki: Zat-ı şerif onun gibi işlerle iştigal etmeye tenezzül etmez ve onun büyük ve alî himmeti bu hakir işlerle uğraşmaya gelemez. İşte onlar, şu ayak kaydıran ve aldatan ayn-ı nazarla Vacib-ül Vucud Hak Teala ya da bakıyor, diyorlar ki: “Cenab-ı Hak Teala (c.c) azamet ve celali ile birlikte, insanlarla konuşmaya ve insanların muhavereleri ile muhavereleşmeye, hem şu cüz’î emirlerden, hususan pek hakir görünen şeyler ve işlerden bahsetmeye tenezzül etsin?.

Yahu, acaba bu sefiller hiç düşünemiyorlarmıki: Cenab-ı Hak Teâlâ’nın iradesi, ilmi ve kudreti külliye, umumiyye, şâmile ve muhita olduğu için; O’nun büyüklüğünün mikyası, ölçüsü, ancak âsârının

 /  
505
Yükleniyor...