Hem bir hadiste

اِنَّ جَهَنَّمَ مَطْوِيَّةٌ

{ Hadisi aynı metniyle henüz bulmuş değiliz. Fakat Abdullah bin Ömer (r.a) den merfûan şöyle bir hadis-i şerif vardır.

جَهَنَّمُ تُح۪يطُ بِالدُّنْيَاوَالْجَنَّةُ مِنْ وَرَا ءِهَ

(Cehennem dünyayı ihata eylemektedir. Cennet ise, onun ötesinde, arkasındadır.) Tarih-i Bağdat - H. Bağdadî-2/891=Kenzül-Ummal H.no:39028 –Mütercim–}


denilmiştir. Yani, Cehennem kendi içinde dürülmüş, katlanmış ve toparlanmıştır. Buna göre, cehennem tayyar olan küremizin bir yumurtası olması mümkündür. Ne zaman ki mülk perdesi yırtılsa, o yumurta dahi kabuğunu kıracak, dışarıya çıkacak ve ehl-i isyana hücuma geçmeye hazırlanacak, dişlerini bileyerek tezahür edecektir. İşte buna binaen ihtimaldir ki; ehl-i i'tizalin ayaklarını kaydıran ve şu andaki cehennemin mevcudiyetini kabullenmeme hatasına yuvarlattıran şey, onun matviyetidir. Yani, halen onun katlanmış ve dürülmüşlüğüdür.

------------------(((------------------

Amma ayetin cümle-cümle heyetlerinin nazm ve diziliş kaydlerine gelince, bilmiş ol ki;

وَاِنْ كُنْتُمْ فِي رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلَي عَبْدِنَا

cümlesi başındaki “vav”, iki müteatıfın (birbirine atıflı iki cümle veya kelimenin) arasındaki münasebete binaen,

كَمَاعَلَّمَكُمُ الْقُرْاٰنُ

cümlesinin mukadderliğini îma etmektedir. (Bunun izahı şöyle yapılabilir ki: Önceki ayette, Cenab-ı Hakk'ın insanlara in'am eylemiş olduğu nimetleri, yaptığı in'a-matı ta'dad ederek hatırlattırdıktan sonra; “Bütün bunları görüp istifade ettiğiniz halde, bile bile Allah'a şerik, nazîr ve misil koşmayınız!” diye ta'lim edip bildirmiştir. Şu üstünde olduğumuz ikinci ayetin başında

وَاِنْ كُنْتُمْ فِي رَيْبٍ

Yani, “Bütün bunları görüp bildikten sonra, halen eğer bir şüpheniz varsa” diye üstteki ayetle bunun birbirine atıflı olmalarından dolayı, bu cümlenin başında bulunan “vav-ı âtıf”

Yükleniyor...