binaen,
قُلْ
kelimesinde RİSALET’e işaret olduğu gibi;
بِسْمِ اللّٰهِ
da da ULUHİYETe remiz vardır.
Hem
بِسْمِ اللّٰهِ
ın başındaki
ب
nin takdimi (Başa alınması) ve sonun-da
قُلْ
ün mukadder olarak bulunması da, münhasırlığı ifade ettiği için, TEVHİDe işaret eder. Yani “Yalnız onun ismiyle başla ve meded al!”
اَلرَّحْمٰنِ
de ise, ADALET ve ihsan’ın nizamına ve Rahmet’in cilvelerine telmih vardır. Çünkü muhtelif ve karmakarışık mevcudat, “Rahmet” cilvelerinin intizamı ile güzelleşmiş ve mazhar olmuşlardır.
الرَّحِيمِ
de ise, HAŞR’e işaret vardır. Çünki,
الرَّحِيمِ
in mânâsında hem afvetmek, hem rahmet ve şefkat etmek; ve bu fani dünyada o “Dört mânâ hakikatiyle umumî bir surette görünmediğinden, elbette bir diyar-ı aherde o mânâlar tamamiyle tezahür edebilirler. Hem RAHMET ve şefkat’in hakikati “dirilmemek üzere ölmek”le kabil-i tevfik değildir. Demek,
الرَّحِيمْ
deki şefkat, parmağını CENNET’e uzatmış gösteriyor.
Şimdi
اَلْحَمْدُ لِلّٰه رَبِِّالْعَالَمِينَ
deki
اَلْحَمْدُ لِلّٰه
a bak! İşte burada Uluhiyetin zahir işareti vardır. Çünkü: “Bütün hamdler Allah’a mahsustur” Uluhiyeti gösterdiği gibi; tevhidi de irae ediyor. Evet,
لِلّٰهِ
deki
ل
ilm-i sarfça bir mânâsı ihtisas ve istihkaktır. (Yani mahsusluk mustahak-lık)
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ
Daki
ال
(eliflam) ise, bir mânâsı istiğraktır. Demek “Bütün hamdler Allah’a mahsustur.” Öyle ise, Tevhidi kat’î ifade ediyor.
قُلْ
kelimesinde RİSALET’e işaret olduğu gibi;
بِسْمِ اللّٰهِ
da da ULUHİYETe remiz vardır.
Hem
بِسْمِ اللّٰهِ
ın başındaki
ب
nin takdimi (Başa alınması) ve sonun-da
قُلْ
ün mukadder olarak bulunması da, münhasırlığı ifade ettiği için, TEVHİDe işaret eder. Yani “Yalnız onun ismiyle başla ve meded al!”
اَلرَّحْمٰنِ
de ise, ADALET ve ihsan’ın nizamına ve Rahmet’in cilvelerine telmih vardır. Çünkü muhtelif ve karmakarışık mevcudat, “Rahmet” cilvelerinin intizamı ile güzelleşmiş ve mazhar olmuşlardır.
الرَّحِيمِ
de ise, HAŞR’e işaret vardır. Çünki,
الرَّحِيمِ
in mânâsında hem afvetmek, hem rahmet ve şefkat etmek; ve bu fani dünyada o “Dört mânâ hakikatiyle umumî bir surette görünmediğinden, elbette bir diyar-ı aherde o mânâlar tamamiyle tezahür edebilirler. Hem RAHMET ve şefkat’in hakikati “dirilmemek üzere ölmek”le kabil-i tevfik değildir. Demek,
الرَّحِيمْ
deki şefkat, parmağını CENNET’e uzatmış gösteriyor.
Şimdi
اَلْحَمْدُ لِلّٰه رَبِِّالْعَالَمِينَ
deki
اَلْحَمْدُ لِلّٰه
a bak! İşte burada Uluhiyetin zahir işareti vardır. Çünkü: “Bütün hamdler Allah’a mahsustur” Uluhiyeti gösterdiği gibi; tevhidi de irae ediyor. Evet,
لِلّٰهِ
deki
ل
ilm-i sarfça bir mânâsı ihtisas ve istihkaktır. (Yani mahsusluk mustahak-lık)
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ
Daki
ال
(eliflam) ise, bir mânâsı istiğraktır. Demek “Bütün hamdler Allah’a mahsustur.” Öyle ise, Tevhidi kat’î ifade ediyor.
Yükleniyor...