kudretime râm olunuz! ademden çıkıp, vücutta meşhergah-ı sanatıma geliniz!” dedi. Onlarda: “Biz kemal-ı itaatla geliyoruz. Bize gösterdiğin her vazifeyi senin kuvvetinle göreceğiz.”]

23- [Şu ayetin bahr-i belağatından bir katreye işaret için bir ûslûbunu bir temsil ayinesinde göstereceğiz. Nasıl bir harb-i umumîde bir kumandan , zaferden sonra ateş eden bir ordusuna : “Ateşkes!” ve hucüm eden diğer bir ordusuna : “Dur!” der, emereder.. O anda ateş kesilir, hucûm durur; “İş bitti, istila ettik. Bayrağımız düşmanın merkezlerinde, yüksek kalelerinin başına dikildi. Esfel-i safiline giden o edepsiz zalimler cezalarını buldular” der.

Aynen öylede: Padişah-ı bîmisal, Kavm-i Nuhun mahvi için Semavat ve Arza emir vermiş.. vazifelerini yaptıktan sonra, ferman ediyor: “Ey arz, suyunu yut! Ey sema, dur! işin bitti. Su çekildi, dağın başında memur-u ilahînin çadır vazifesini gören gemisi kuruldu. Zalimler cezalarını buldular.]

24- (Normal mealler) [Görmezmisinki; Cenab-ı Hakîm-ı mutlak olan Allah , nasıl darb-i meselleri getirir ki ; bir kelime-i tayyibe , bir şecere-i tayyibe gibi olup , bu ağacın kök ve damarları yerde , toprakta sabit, dal ve budaklarıda semavattadır.İşte o şecere-i teyyibe gibi olan o kelime , Rabbimizin izniyle her an yenilecek meyveleri veriyor.

25 – [Amma kelime-i habisenin meseli, temsili ise; habis, zararlı meyveler veren bir ağaç gibidirki; kökü toprakta sabit değil, hafif bir rüzgar dahi uçura bilecek kadar ehven bir vaziyettedir.]

Ve Şiirin Manası: [Gece ise, cereyan halinde olup; parıldayan ve parlaklık gösteren “Derarî” yıldızları da, onun kehkeşanında seyretmektedir.

Adeta, kendi gül çiçeklerinin nehri üzerinde parlayıp sönme vaziyetini gösteren bir bahçe gibidir.

---------------(((---------------

Şimdi ey aziz bil ki: şu geçen temsili ayetlerin herbirisinde mütenevvi’ tabakalar, mertebeler, suretler ve üsluplar vardır.Ve her birisi, diğer herbirisinin içinde olup, yekdiğerlerine; hakikatlarından bir taifenin kefili ve müteahhidi oluyorlar.

Yükleniyor...