İşte, imanın şu hasiyetleri gibi; onun zıddı olan nifakın da, üç hasis karakteri vardır. İşte onlar da şunlardır: 1- Zillet-i nefis.. 2- İfsad etme meyli.. 3- Başkalarını tahkir ile gururlanma...

Ey arkadaş! Bunları iyice anladı isen, şunu da bil ki: nifak, katiyyen nefsin zilletini doğurur. Bu da tezellülü (yani ufak bir menfaat, küçük bir korku ile alçalıp zelil olmayı netice verir. Bu ise, bunların kaynağı olan riyaya saplandırır. Riya ise, müdahene, yağcılık ve yaltaklanmadır.. O ise yalancılıktır.İşte Kur’an-ı Hakîm mezkûr manalara

وَاِذَالَقُواالَّذي۪نَ آَمَنُوا قَالُوا اٰمَنَّ

kavliyle işaret eylemiştir. Yani münafıklar, mü’minlerle karşılaştıklarında, “Biz de iman etmişiz. ilh..” derler.

Sonra, vaktaki nifak, kalbi ifsad eyler ve kalbin bozulmasının sebebidir; elbetteki rûhun yetimliğini, yani: Kimsesizlik, sahibsizlik, hamisizlik ve mâliksizliğini netice vermektedir. Bundan da elbetteki havf, korku duyma doğacaktır. Korku da içindekini gizletmeye ve onu perdelemeye sürükler. İşte bu hakikata da, ayet

وَاِذَا خَلَوْا

lafzıyla işaret etmiştir. (Yani: Münafıklar kendi şeytanlarına gidip, başbaşa kaldıkları zaman derler ki; biz kat’iyyen sizinle beraberiz.)

Hem sonra, madem ki münafıklık, kati’-ur-rahmdır. Yani: Sıla-ı rahmi kesiyor, koparıyor. Bu kat’ ve kopukluk ise, şefkati izale eylemektedir. Yani, kalbden şefkati siliyor, gideriyor. Şefkatin zevali durumunda ise, ifsad ve bozgunculuğu netice vermektedir. İfsad ise, fitnedir. Fitne dahi hainliktir. Bu da zaafı netice verir. Zaaf ise, sahibini bir kuvvete ve dayanağa iltica ettirir. İşte ayet bu hakikata

اِلَي شَيَاطِينِهِمْ

Lafzıyla işaret eylemiştir. (Yani ayet demiyor:

بِشَيَطِينِهِمْ

(şeytanlarıyla birlikte olduklarında.) Belki

اِلَي شَيَاطِينِهِمْ

(Şeytanlarına gidip başbaşa kaldıklarında) diyor. İşte buna göre; ayet, münafıkların istinadgâhları, büyük şeytanlar olan reislerine gidip iltica ettiklerini ifade etmektedir.

Yükleniyor...