vaziyette, onlara herhangi bir menfaatin verilmesi muhalden olmasından, onlar için menfaat muhaldir demektir.

Hem burada azabın vasfını ifade ederken,

اَلِيمٌ

diye tavsif etmesinde ise, –Halbuki elim olan ve azabı çeken ve hisseden azabın kendisi değil, şahıstır– Şöyle remzeyler ki; azab onların vücudlarını tamamen sardığı gibi, zatlarını da, özlerini de ihata ederek batınlarına da nüfûz eyler. Öyle ki artık onlar o azab ile yatar, kalkarlar.. Ve böylece, öz zatlarıda adeta hep azap kesilmiş olur. Nasıl kömüre, ateş verildiğinde onun ta içine kadar nüfûz etmesi ile; tamamen kıpkırmızı kor ateş kesildiği gibi…

İşte, bu hakikate binaen: hayal, azabın şu suretine baktığı zaman; ve onun etrafından kopan bir enîn, bir teellüm ve bir feryadı duyduğu vakit; azab altında teceddüd eyleyen bir hayattan doğan şeyin, yalnız bir feryad ü fiğan olduğunu, dolayısıyla o enîn’in, azabın kendisi olmuş olduğunu tehayyül eder.. Ve işte burada düşünebilen için, acaba bundan daha şiddetli bir tehdid olabilir mi?..

Yedinci cümle olan

بِماَكَانُو يَكْذِبُونَ

de üstteki cümlelerle olan irtibat ve nazm cihetine gelince, şöyledir ki: Münafıkların işledikleri bütün o mezkûr cinayetleri içinden; yalnız “yalan”ı alıp, azabı ona ta’lik eylemesinde, bağlamasında; kizbin şenaatine, çirkinliğine ve kabahatine dikkati çekmek içindir. Evet, bu işaret is; kizb, yalancılık zehirinin, te’sirinin çok şiddetli olduğuna en doğru bir şahiddir. Zira yalancılık küfrün esası, temelidir. Belki de küfrün kendisi yalancılıktır ve onun başıdır. Hem yalancılık, münafıklık alametlerinin en başta gelenidir. Hem yine kizb, Kudret-i İlahiyeye iftiradan başka bir şey değildir, Hikmet-i İlahiyeye de zıddır, muğayırdır.

Evet, o kizb ve yalancılıktır ki, İslâm milletlerinin yüksek ahlaklarını tahrib etmiş.. Hem yine o kizbdir ki; büyük, âzim teşebbüsleri, pis ve kokuşmuş laşeler ve ruhsuz karaltılar haline getirmiş.. ve onunla (yani yalancılık vasıtasıyla) âlem-i İslâm içine zehirler yayılmıştır. Hem o yalancılıkla; nev-i beşerin ahvali karışmış, karıştırılmıştır. Yine o yalan ve yalancılıktır ki; insanlık alemini yüce kemalat zirvesine koşup gitmekten alıkoymuş ve yüksek terakkiyatından durdurmuştur, tevkif ettirmiştir. Hem yine onunla; Müseylime-i Kezzab gibiler, alçaklığın esfel-i

Yükleniyor...