–zannediyorum– benim tercümemi, serbest olan tercüme usulünden uzak ve yalnız arabî metnin arkasından emekliye-emekliye gittiğini göreceklerdir. İki tercüme arasındaki en önemli fark ise işte budur.
Buna ilaveten: Tercümem, tahkik denilen usulü de elinden geldiği kadar yürütmüş, birçok kaynak kitaplara baş vurmuştur.
ir sual daha: Senin tercümen, Molla Abdülmecid’in tercümesinden hiç istifade etmedi mi?
evap: İstifade hiç olmadı diyemem, ama o kadar az ki, yok mesabesinde... Çünkü onun tercümesi –üst tarfta arzettiğim gibi– serbest tercüme usulüne göre gitmiştir. Kelam ve kelimeler üzerinde fazla durmamış, bir mânây-ı mefhum ile iktifa etmiştir. Dolayısıyla, iki veya üç yer hariç istifadem mümkün olmadı. İstifa ettiğim yerleride, ismini zikrederek ona atfeyledim. Çalıntı şeklindeki ahlâksızlığı da yapmam mümkün değildir.
Bu münasebetle derim ki: Benim tercümem, tefsir değil, serbest tercüme değil; Kabiliyetim nisbetinde olduğu gibi arapçasından türkçeye bir çevirmedir. Ancak türkçeye çevrilmesi esnasında, Türkçe dilinin bazı zarurî icaplarına riayete mecburiyet hasıl olduğu gibi; mücmel ve muğlak bazı yerlerini de meselalar ile, yaniler ile, ekserisi parantezler içerisinde, kabiliyet ve kariham nisbetinde açmağa çalışmışımdır.
Dipnotlarda da Hadis-i Şeriflerin ve bazı kelam-ı kibar’ların; ve isimleri geçen meşhur kitaplar ve müelliflerin me’hazlarını ve kısaca hayatlarını da vermeğe gayret ettim.
Ve bu arada Mantık ve Usul’ün bazı istilahlarını da me’hazlarından göstererek de derceyledim.
Tevfik ve hidayet Allah’tan, ihlas ve rıza da O’ndandır.
والحمدللّٰه اءولاً وآخراً
21 Mart –Nevruz günü- 2001
Abdülkadir Badıllı
Buna ilaveten: Tercümem, tahkik denilen usulü de elinden geldiği kadar yürütmüş, birçok kaynak kitaplara baş vurmuştur.
ir sual daha: Senin tercümen, Molla Abdülmecid’in tercümesinden hiç istifade etmedi mi?
evap: İstifade hiç olmadı diyemem, ama o kadar az ki, yok mesabesinde... Çünkü onun tercümesi –üst tarfta arzettiğim gibi– serbest tercüme usulüne göre gitmiştir. Kelam ve kelimeler üzerinde fazla durmamış, bir mânây-ı mefhum ile iktifa etmiştir. Dolayısıyla, iki veya üç yer hariç istifadem mümkün olmadı. İstifa ettiğim yerleride, ismini zikrederek ona atfeyledim. Çalıntı şeklindeki ahlâksızlığı da yapmam mümkün değildir.
Bu münasebetle derim ki: Benim tercümem, tefsir değil, serbest tercüme değil; Kabiliyetim nisbetinde olduğu gibi arapçasından türkçeye bir çevirmedir. Ancak türkçeye çevrilmesi esnasında, Türkçe dilinin bazı zarurî icaplarına riayete mecburiyet hasıl olduğu gibi; mücmel ve muğlak bazı yerlerini de meselalar ile, yaniler ile, ekserisi parantezler içerisinde, kabiliyet ve kariham nisbetinde açmağa çalışmışımdır.
Dipnotlarda da Hadis-i Şeriflerin ve bazı kelam-ı kibar’ların; ve isimleri geçen meşhur kitaplar ve müelliflerin me’hazlarını ve kısaca hayatlarını da vermeğe gayret ettim.
Ve bu arada Mantık ve Usul’ün bazı istilahlarını da me’hazlarından göstererek de derceyledim.
Tevfik ve hidayet Allah’tan, ihlas ve rıza da O’ndandır.
والحمدللّٰه اءولاً وآخراً
21 Mart –Nevruz günü- 2001
Abdülkadir Badıllı
Yükleniyor...