ط
GIYBETİN DERECE-İ ŞENAATI
Kur'ân der:
اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَاْكُلَ لَحْمَ اَخ۪يهِ مَيْتًا
Altı kelime ile, altı derece şiddetle gıybeti takbih ediyor. Yani, hemze ile der:
1- Aklına bak, böyle şeye cevaz verir mi? Müstakim aklın yoksa; 2- Kalbine bak! Böyle şeye muhabbet eder mi? Selim kalbin yoksa;
3- Vicdanına bak, böyle dişinle kendi elini parçalamak gibi hayat-ı içtimaiyeyi bozmaya rıza gösterir mi? Vicdan-ı içtima'în olmazsa;
4- İnsaniyetine bak, böyle canavarvari iftirasa iştiha gösterir mi? Manen insaniyetin olmazsa;
5- Rikkat-i cinsiye, karabet-i rahmiyene bak! Böyle kendi belini kıracak harekete meyleder mi? Rikkat-ı cinsiyen olmazsa;
6- Hiç sağlam tabiatın yok mu ki, ölüyü dişlerinle parçalıyorsun. Demek akıl, kalb, vicdan, insaniyet, rikkat-i cinsiye, tabiat, şeriat nazarında merdud gıybet, matruddur.
* * *
ت
-
اِنَّ اْلاِنْسَانَ الَّذ۪ى لَا يُدْرِكُ سِرَّ التَّعَاوُنِ لَهُوَ اَجْمَدُ مِنَ الْحَجَرِ اِذْ مِنَ الْحَجَرِ مَا يَتَقَوَّسُ لِمُعَاوَنَةِ اَخ۪يهِ . اِذِ الْحَجَرُ مَعَ حَجَرِيَّتِهِ اِذَا خَرَجَ مِنْ يَدِ الْمُعَقِّدِ الْبَان۪ى فِى السَّقْفِ الْمُحَدَّبِ يَم۪يلُ وَ يَخْضَعُ رَاْسَهُ لِيُمَاسَّ رَاْسَ اَخ۪يهِ لِيَتَمَاسَكَا عَنِ السُّقُوطِ!..
Yani; kubbelerde taşlar başbaşa verirler, tâ düşmesinler.
* * *
GIYBETİN DERECE-İ ŞENAATI
Kur'ân der:
اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَاْكُلَ لَحْمَ اَخ۪يهِ مَيْتًا
Altı kelime ile, altı derece şiddetle gıybeti takbih ediyor. Yani, hemze ile der:
1- Aklına bak, böyle şeye cevaz verir mi? Müstakim aklın yoksa; 2- Kalbine bak! Böyle şeye muhabbet eder mi? Selim kalbin yoksa;
3- Vicdanına bak, böyle dişinle kendi elini parçalamak gibi hayat-ı içtimaiyeyi bozmaya rıza gösterir mi? Vicdan-ı içtima'în olmazsa;
4- İnsaniyetine bak, böyle canavarvari iftirasa iştiha gösterir mi? Manen insaniyetin olmazsa;
5- Rikkat-i cinsiye, karabet-i rahmiyene bak! Böyle kendi belini kıracak harekete meyleder mi? Rikkat-ı cinsiyen olmazsa;
6- Hiç sağlam tabiatın yok mu ki, ölüyü dişlerinle parçalıyorsun. Demek akıl, kalb, vicdan, insaniyet, rikkat-i cinsiye, tabiat, şeriat nazarında merdud gıybet, matruddur.
ت
-
اِنَّ اْلاِنْسَانَ الَّذ۪ى لَا يُدْرِكُ سِرَّ التَّعَاوُنِ لَهُوَ اَجْمَدُ مِنَ الْحَجَرِ اِذْ مِنَ الْحَجَرِ مَا يَتَقَوَّسُ لِمُعَاوَنَةِ اَخ۪يهِ . اِذِ الْحَجَرُ مَعَ حَجَرِيَّتِهِ اِذَا خَرَجَ مِنْ يَدِ الْمُعَقِّدِ الْبَان۪ى فِى السَّقْفِ الْمُحَدَّبِ يَم۪يلُ وَ يَخْضَعُ رَاْسَهُ لِيُمَاسَّ رَاْسَ اَخ۪يهِ لِيَتَمَاسَكَا عَنِ السُّقُوطِ!..
Yani; kubbelerde taşlar başbaşa verirler, tâ düşmesinler.
Yükleniyor...