Biri müsbet ve ihtiyarî, biri menfî ızdırarî. Bütün âlam ve mesaib, a'mal-i sâlihadır; lâkin menfîdir, ızdırarî. Hadîs teselli verdi.
Bu millet-i günahkâr kanıyla abdest aldı. Fiilî bir tövbe etti. Mükâfat-ı âcili; şu milletin humsu dört milyonu çıkardı
Derece-i velayet, mertebe-i şehâdetle gazilik verdi, günahı sildi. Bu meclis-i misalî, bu sözü tahsin etti.
Ben de birden uyandım, belki yakaza ile yeni yattım. Bence yakaza rü'yadır, rü'ya bir nevi yakazadır. Orada asrın vekili, burada Said-i Kürdî...
* * *
Paslanmış Hüda Yine Elmastır
Hüda-yı İslâmiyet paslanmıştı, heva ile deha-yı medeniyet cilalanmış hevesle... Çendan paslanmış olsa bir elmas-ı bî hemta,
bir cam-ı mücellaya müreccahtır daima. O elmasa nakış olmuş olan hatt-ı semavî, maddîlerin gözleri görmez o nakş-ı yekta.
Hem de onu okumaz. Maddiler her bir şeyi madde içinde arar. Böylelerin akılları gözlerinde yerleşir.
Akılları körleşir, mâneviyatı görmez, mânada göz kör olur.
* * *
Cehil, Mecazı Eline Alsa Hakikat Yapar
İlmin elinden eğer cehlin eline düşse mecaz, eder inkılab hakikata, hem açar hurafata kapılar.
Küçüklüğümde gördüm ki hasf olmuştu Kamer. Sordum ben vâlidemden. Dedi: "Yılan yutmuştur." Dedim: "Neden görünür?"
Dedi: "Orada yılanlar böyle nim-şeffaf olur." İşte böyle bir mecaz hakikat zannedilmiş; medar-ı Şems ve Kamer
Tekatu' noktaları olan re's ve zenebde arz'ın hayluletiyle bir emr-i İlahiyle münhasif olur Kamer.
İki kavs-i mevhume tinnineyn yâdedilmiş, hayalî bir teşbih ile isim, müsemma olmuş. Tinnin ise yılandır.
Bu millet-i günahkâr kanıyla abdest aldı. Fiilî bir tövbe etti. Mükâfat-ı âcili; şu milletin humsu dört milyonu çıkardı
Derece-i velayet, mertebe-i şehâdetle gazilik verdi, günahı sildi. Bu meclis-i misalî, bu sözü tahsin etti.
Ben de birden uyandım, belki yakaza ile yeni yattım. Bence yakaza rü'yadır, rü'ya bir nevi yakazadır. Orada asrın vekili, burada Said-i Kürdî...
Paslanmış Hüda Yine Elmastır
Hüda-yı İslâmiyet paslanmıştı, heva ile deha-yı medeniyet cilalanmış hevesle... Çendan paslanmış olsa bir elmas-ı bî hemta,
bir cam-ı mücellaya müreccahtır daima. O elmasa nakış olmuş olan hatt-ı semavî, maddîlerin gözleri görmez o nakş-ı yekta.
Hem de onu okumaz. Maddiler her bir şeyi madde içinde arar. Böylelerin akılları gözlerinde yerleşir.
Akılları körleşir, mâneviyatı görmez, mânada göz kör olur.
Cehil, Mecazı Eline Alsa Hakikat Yapar
İlmin elinden eğer cehlin eline düşse mecaz, eder inkılab hakikata, hem açar hurafata kapılar.
Küçüklüğümde gördüm ki hasf olmuştu Kamer. Sordum ben vâlidemden. Dedi: "Yılan yutmuştur." Dedim: "Neden görünür?"
Dedi: "Orada yılanlar böyle nim-şeffaf olur." İşte böyle bir mecaz hakikat zannedilmiş; medar-ı Şems ve Kamer
Tekatu' noktaları olan re's ve zenebde arz'ın hayluletiyle bir emr-i İlahiyle münhasif olur Kamer.
İki kavs-i mevhume tinnineyn yâdedilmiş, hayalî bir teşbih ile isim, müsemma olmuş. Tinnin ise yılandır.
Yükleniyor...