Milliyet-i menfiye, unsuriyet-i milliyet; şe'ni olur daima böyle müdhiş tesadüm, böyle feci' telatum, bundan çıkar helâket.
Beşincisi şudur ki; cazibedar hizmeti: Heva, hevesi teşci', teshil-i hevesatı, arzuları da tatmin; bundan çıkar sefahet.
O heva hem heves, şe'ni budur daima: İnsanı memsuh eder, sîreti değiştirir. Manevî meshediyor, değişir insaniyet.
Şu medenîlerden çoğu, eğer içi dışına çevirirsen, görürsün: Başta maymunla tilki, yılanla ayı, hınzır, sîreti olur suret.
Gelir hayal karşına, postlarıyla tüyleri. İşte şununla görünür meydandaki âsârı. Zemindeki mevazin mizanıdır şeriat...
Şeriattaki rahmet, sema-i Kur'ândandır. Medeniyet-i Kur'ân esasları müsbettir. Beş müsbet esas üzere döner çark-ı saadet.
Nokta-i istinadı: Kuvvete bedel haktır. Hakkın daim şe'nidir adalet ve tevazün. Bundan çıkar selâmet, zâil olur şekavet.
Hedefinde menfaat yerine fazilettir. Faziletin şe'nidir: Muhabbet ve tecazüb. Bundan çıkar saadet, zâil olur adavet.
Hayattaki düsturu: Cidal kıtal yerine, düstur-u teâvündür. O düsturun şe'nidir; ittihad ve tesanüd, hayatlanır cemaat.
Suret-i hizmetinde, heva heves yerine, hüda-yı hidayettir. O hüdanın şe'nidir, insana lâyık tarzda terakki ve refahet.
Ruha lâzım surette tenevvür ve tekâmül. Kitlelerin içinde cihet-ül vahdeti de tardeder unsuriyet, hem de menfî milliyet.
Hem onların yerine rabıta-i dinîdir, nisbet-i vatanîdir, alâka-i sınıfîdir, uhuvvet-i imanî. Şu rabıta şe'nidir, samimî bir uhuvvet,
Umumî bir selâmet. Haric etse tecavüz, o da eder tedafü'. İşte şimdi anladın; sırrı nedir ki küsmüş, almadı medeniyet.
Şimdiye kadar İslamlar ihtiyarla girmemiş, şu medeniyet-i hazıra. Onlara yaramamış; hem de onlara vurmuş müdhiş kayd-ı esaret.
Belki nev'-i beşere tiryak iken zehir olmuş. Yüzde seksenini atmış meşakkat ve şekavet. Yüzde onu çıkarmış müzahref bir saadet!..
Beşincisi şudur ki; cazibedar hizmeti: Heva, hevesi teşci', teshil-i hevesatı, arzuları da tatmin; bundan çıkar sefahet.
O heva hem heves, şe'ni budur daima: İnsanı memsuh eder, sîreti değiştirir. Manevî meshediyor, değişir insaniyet.
Şu medenîlerden çoğu, eğer içi dışına çevirirsen, görürsün: Başta maymunla tilki, yılanla ayı, hınzır, sîreti olur suret.
Gelir hayal karşına, postlarıyla tüyleri. İşte şununla görünür meydandaki âsârı. Zemindeki mevazin mizanıdır şeriat...
Şeriattaki rahmet, sema-i Kur'ândandır. Medeniyet-i Kur'ân esasları müsbettir. Beş müsbet esas üzere döner çark-ı saadet.
Nokta-i istinadı: Kuvvete bedel haktır. Hakkın daim şe'nidir adalet ve tevazün. Bundan çıkar selâmet, zâil olur şekavet.
Hedefinde menfaat yerine fazilettir. Faziletin şe'nidir: Muhabbet ve tecazüb. Bundan çıkar saadet, zâil olur adavet.
Hayattaki düsturu: Cidal kıtal yerine, düstur-u teâvündür. O düsturun şe'nidir; ittihad ve tesanüd, hayatlanır cemaat.
Suret-i hizmetinde, heva heves yerine, hüda-yı hidayettir. O hüdanın şe'nidir, insana lâyık tarzda terakki ve refahet.
Ruha lâzım surette tenevvür ve tekâmül. Kitlelerin içinde cihet-ül vahdeti de tardeder unsuriyet, hem de menfî milliyet.
Hem onların yerine rabıta-i dinîdir, nisbet-i vatanîdir, alâka-i sınıfîdir, uhuvvet-i imanî. Şu rabıta şe'nidir, samimî bir uhuvvet,
Umumî bir selâmet. Haric etse tecavüz, o da eder tedafü'. İşte şimdi anladın; sırrı nedir ki küsmüş, almadı medeniyet.
Şimdiye kadar İslamlar ihtiyarla girmemiş, şu medeniyet-i hazıra. Onlara yaramamış; hem de onlara vurmuş müdhiş kayd-ı esaret.
Belki nev'-i beşere tiryak iken zehir olmuş. Yüzde seksenini atmış meşakkat ve şekavet. Yüzde onu çıkarmış müzahref bir saadet!..
Yükleniyor...