بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلٰى سَيِّدِ الْمُرْسَل۪ينَ وَ عَلٰى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ اَجْمَع۪ينَ

Sebeb Sırf Zahirîdir

İzzet-i azamet ister ki; esbab-ı tabiî, perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında.

Tevhid ve celâl ister ki; esbab-ı tabiî, dâmenkeş-i

{(*) Hakikî tesirden elini çeksin, icada karışmasın, demektir. -Müellif-}

tesir-i hakikî ola kudret eserinde.

* * *


Vücud, Âlem-i Cismanîde Münhasır Değil

Vücudun hasra gelmez muhtelif enva'ını, münhasır olmaz, sıkışmaz şu şehadet âleminde.

Âlem-i cismanî bir tenteneli perde gibi, şu'le-feşan gaybî avâlim üzerinde.

* * *


Kalem-i Kudrette İttihad, Tevhidi İlân Eder

Eser-i itkan-ı san'at, fıtratın her köşesinde, bilbedahe reddeder esbabının îcadını.

Nakş-ı kilkî, ayn-ı kudret; hilkatın her noktasında, bizzarûre reddeder vesaitin vücûdunu.

* * *


Bir Şey, Her Şeysiz Olmaz

Kâinatın serbeser sırr-ı tesanüd müstetir, hem münteşir. Hem cevanibde tecavüb, hem teavün gösterir;

Ki yalnız bir kudret-i âlem-şümuldür yaptırır, zerreyi her nisbetiyle halkedip yerleştirir.

Kitab-ı âlemin her satırıyla her harfi hayy; ihtiyaç sevkediyor, tanıştırır.

Yükleniyor...