Bâzan zarar zannettiğiniz şey, siyaseten büyük zararı def' ettiği için ayn-ı maslahat olduğundan, zabitleriniz tecrübeleri hasebiyle görüyor ve size emir veriyor. Sizde de tereddüd caiz değildir. Ef'al-i hususiye-i nâmeşruâ, san'attaki meharet ve hazakatine münafî değildir ve san'atı menfur etmez. Nasılki bir tabib-i hâzık ve bir mühendis-i mahir, nâmeşru' harekâtı için, onların tıb ve hendeselerinden mani-i istifade olamaz. Kezalik, fenn-i harbde tecrübeli ve o san'atta mahir ve hamiyet-i İslâmiye ile münevver-ül fikir zabitlerinizin bazılarının cüz'î nâmeşru' harekâtı için, itaâte halel vermeyiniz.
{(1) Mizân'da "halel vermeyiniz" cümlesinden sonra "bu ittihad-ı şeri'" kelimeleri de vardır.}
Zîra fenn-i harb, mühim bir san'attır. Hem de sizin kıyamınız; şeriat-ı garra, -yed-i beyza-i Musa (A.S.) gibi- sair sebeb-i tefrika ve teşettüt-ü efkâr olan cem'iyetleri bel' etti. Sahirleri de secdeye mecbur eyledi. Harekâtınız bu inkılabda ilâç gibi idi ki, fazla olsa zehire münkalib olur. Ve hayat-ı İslâmiyeyi fena bir hastalığa hedef eder. Hem de himmetinizle
{(2) Mizân'da "hamiyetiniz ile" şeklindedir. }
bizdeki istibdad şimdilik mahvoldu. Lâkin
{(3) Mizân'da cümle şöyledir: "lakin Avrupa'nın enzâr-ı tedkiki altındayız. İstikrar ve idame-i meşrutiyet ile nihayet derecede ihtiyat ve i'tidal lâzımdır." }
nihayet derecede ihtiyat ve i'tidal lâzımdır.
Yaşasın Şeriat-ı Garra!.. Yaşasın askerler!..
* * *
CEM'İYETLERE İHTAR-I MÜHİM
Şimdi cem'iyetimiz bir hükûmet-i meşruta-i meşruâdır. Hükûmet içinde hükûmetin zararı görüldü. Seviye-i irfan bir olmadığından fırkalarda husumet, taassub ve tarafdarlık intac eder.
{(4) Volkan'da "eder" kelimesinden sonra "hem de avam, cahil fırkaya dahil olduğu halde bir maddî kuvveti intac eder" cümlesi de vardır.}
Tabiî o kuvveti istimal ile siyasete karışacak ve umumî idarede
{(1) Mizân'da "beşeriyete hoş görünecek" cümlesi "idare" kelimesinden sonra mevcuttur.}
herkesçe lezzetli olan tahakkümatı yapacak sahib-i ağraza müsaid bir zemin olur. Binaenaleyh bizdeki fırkaların şimdiki hal ile devamı gayet muzırdır. Lâkin bir şirkette veya münevver-ül fikir ve bîtaraf mabeyninde tenkidat-ı siyasetten
{(1) Mizân'da "halel vermeyiniz" cümlesinden sonra "bu ittihad-ı şeri'" kelimeleri de vardır.}
Zîra fenn-i harb, mühim bir san'attır. Hem de sizin kıyamınız; şeriat-ı garra, -yed-i beyza-i Musa (A.S.) gibi- sair sebeb-i tefrika ve teşettüt-ü efkâr olan cem'iyetleri bel' etti. Sahirleri de secdeye mecbur eyledi. Harekâtınız bu inkılabda ilâç gibi idi ki, fazla olsa zehire münkalib olur. Ve hayat-ı İslâmiyeyi fena bir hastalığa hedef eder. Hem de himmetinizle
{(2) Mizân'da "hamiyetiniz ile" şeklindedir. }
bizdeki istibdad şimdilik mahvoldu. Lâkin
{(3) Mizân'da cümle şöyledir: "lakin Avrupa'nın enzâr-ı tedkiki altındayız. İstikrar ve idame-i meşrutiyet ile nihayet derecede ihtiyat ve i'tidal lâzımdır." }
nihayet derecede ihtiyat ve i'tidal lâzımdır.
Yaşasın Şeriat-ı Garra!.. Yaşasın askerler!..
CEM'İYETLERE İHTAR-I MÜHİM
Şimdi cem'iyetimiz bir hükûmet-i meşruta-i meşruâdır. Hükûmet içinde hükûmetin zararı görüldü. Seviye-i irfan bir olmadığından fırkalarda husumet, taassub ve tarafdarlık intac eder.
{(4) Volkan'da "eder" kelimesinden sonra "hem de avam, cahil fırkaya dahil olduğu halde bir maddî kuvveti intac eder" cümlesi de vardır.}
Tabiî o kuvveti istimal ile siyasete karışacak ve umumî idarede
{(1) Mizân'da "beşeriyete hoş görünecek" cümlesi "idare" kelimesinden sonra mevcuttur.}
herkesçe lezzetli olan tahakkümatı yapacak sahib-i ağraza müsaid bir zemin olur. Binaenaleyh bizdeki fırkaların şimdiki hal ile devamı gayet muzırdır. Lâkin bir şirkette veya münevver-ül fikir ve bîtaraf mabeyninde tenkidat-ı siyasetten
Yükleniyor...