adaletname-i Şeriatla davet olunsam; neşrettiğim hakâikı aynen ibraz edeceğim. Olsa olsa, o zamanın ilcaâtının modasına göre bir libas giydireceğim. Şayet müstakbel tarafına, üçyüz sene sonra tenkidat-ı ukalâ mahkemesinden tarih celbnamesiyle celb olunsam, yine bu hakikatları tevessü' ve inbisat ile çatlayan bazı yerlerini yamalamakla beraber, taze olarak orada da göstereceğim.

Demek, hakikat tahavvül etmez; hakikat haktır.

اَلْحَقُّ يَعْلُو وَلَا يُعْلٰى عَلَيْهِ

Millet uyanmış, mugalata ve cerbeze ile iğfal olunsa da devam etmeyecektir. Hakikat telakki olunan hayalin ömrü kısadır. Feveran-ı efkâr-ı umumî ile, o tesvilat ve mugalatât dağılacak ve hakikat meydana çıkacaktır.

بَسْ كُنَمْ چُونْ ز۪يرَكَانْرَا ا۪ينْ بَس اسْت

بَانْگِ دِهْ كَرْدَمْ اَگَرْ دَرْ دِهْ كَس اسْت

Sizin işkenceli hapishanenin hâli: zaman müdhiş, mekân muvahhiş, mahbusîn mütevahhiş, cerideler mürcif, efkâr müşevveş, kalbler hazîn, vicdanlar müteessir ve me'yus. Bidayet-i halde zabitler şematetli, nöbetçiler müz'iç olmakla beraber, vicdanım beni ta'zib etmediği için o hâl bana eğlence gibi idi. Ve musibetlerin tenevvü'ü, musikînin tenevvü-ü nağamatı gibi bana gelirdi. Hem de geçen sene tımarhanede tahsil ettiğim dersi, şimdi bu mektebde itmam ettim. Musibet zamanının uzunluğundan, uzun dersler gördüm. Dünyanın ruhanî lezzeti olan hüzn-ü masumane ve mazlumaneden, zayıfa şefkat, gadre şiddet-i nefreti istifade eyledim. Ümidim kavîdir ki: Çok masumların kalblerinden hararet-i hüzünle tebahhur eden Ây! Vây! ve Âh! lar, rahmetli bir bulut teşkil edecektir.

{(*) Âlem-i İslâm'da yeni yeni İslâm devletlerinin teşekkülleriyle o rahmetli bulut teşekküle başlamıştır. -Müellif-}

İstitrad olarak bir latife söyleyeceğim: (Böyle ciddiyât esnasında latife söylemekten maksadım; Dünyaya bir mel'abe nazarıyla baktığımı imâ ve işarettir. Zaten şuûnat-ı dünya santranc oyununa benzer.) Ben geçen

Yükleniyor...