hürriyet budur ki: Kanun-u adalet ve te'dibden başka, hiç kimse kimseye tahakküm etmesin. Herkesin hukuku mahfuz kalsın, herkes harekât-ı meşruâsında şahane serbest olsun.

لَا يَجْعَلْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِ

nehyinin sırrına mazhar olsun.

S-

{(*) Hayme-nişinler tarafından... -Müellif-}

Demek biz eskiden beri hürriyetimize mâlik idik. Hürriyetimiz tev'em olarak bizimle beraber doğmuş. Öyle ise başkalar keyiflensin, bize ne?..

C- Evet zâten o sevda-yı hürriyettir ki, sizi tahammül-sûz meşakkatlere mütehammil kılmış.. Ve bu kadar medeniyetin müşa'şa' mehasininden, sizi anka-meşrebane müstağnî etmiştir. Fakat ey köçerler! Sizde olanı yarı hürriyettir. Diğer yarısı başkasının hürriyetini bozmamaktır. Hem de kut-u lâyemut ve vahşet ile âlûde olan bu hürriyet, sizin dağ komşunuz olan hayvanlarda da bulunur. Vakıa, şu bîçare vahşî hayvanların bir lezzeti ve tesellisi varsa, o da hürriyetleridir. Lâkin güneş gibi parlak, her ruhun mâşukası ve cevher-i insaniyetin küfvü o hürriyettir ki; saadet-saray-ı medeniyette oturuyor ve mârifet ve fazilet hulleleriyle mütezeyyinedir.

S- Ne diyorsun? Şu sena ettiğin hürriyet hakkında denilmiştir:

حُرِّيَّةٌ حَرِّيَّةٌ بِالنَّارِ لِاَنَّهَا تَخْتَصُّ بِالْكُفَّارِ

C- O bîçare şâir, hürriyeti bolşevizm mesleği ve ibahe mezhebi zannetmiş. Hâşâ! Belki insana karşı hürriyet, Allah'a karşı ubudiyeti intac eder. Hem de çok adamlar görmüşüm, Sultan Abdülhamid'e ahrardan ziyade hücum ederdi ve derdi: "Hürriyeti ve kanun-u esasîyi otuz sene evvel kabul ettiği için fenadır." İşte yahu, Sultan Abdülhamid'in mecbur olduğu istibdadını hürriyet zanneden ve kanun-u esasînin müsemmasız isminden ürken, sözünde ne kıymet olur. Belki böyle diyenler öyledirler. Hem de, yirmi senelik İslâmiyet'in bir fedaisi de demiştir:

حُرِّيَّةٌ عَطِيَّةُ الرَّحْمٰنِ اِذْ اَنَّهَا خَاصِّيَّةُ اْلا۪يمَانِ

Yükleniyor...