“Hürriyetin başında bazı dindar meb’uslar Eski Said’e dediler” -Sen her cihette siyaseti dine, şeriata alet ediyorsun ve dine hizmetkâr yapıyorsun.. ve yalnız şeriat hesabına hürriyeti kabul ediyorsun.. Ve Meşrutiyeti de meşru’iyyet suretinde beğeniyorsun? Demek Hürriyet ve Meşrutiyet şeriatsız olmaz. Bunun için seni de şeriat isteriz” diyenlerin içine 31 Mart’ta dahil ettiler?

Eski Said onlara demiş ki: Evet, Millet-i İslâmiye’nin sebeb-i saadeti yalnız ve yalnız hakaik-i İslâmiye ile olabilir.. Ve hayat-ı içtimaiyesi ve saadet-i dünyeviyesi şeriat-ı İslâmiye ile olabilir. Yoksa adalet mahvolur. Emniyet zir ü zeber olur. Ahlâksızlık pis hasletler galebe eder. İş yalancıların, dalkavukların elinde kalır...”(124)

DÖRT HAK MEZHEP

Bediüzzaman Hazretleri o zamanlar bütün kuvvetiyle çalıştığı şeriat ahkâmını vaz’ ve tesbiti hizmeti yanında bir fikri de, behemahal İslâmî hükümlerin dört hak mezhebden çıkarılması mes’elesiydi. Bu konuda o zamanlar ve daha sonraları; yani 1919’larda da, bunu alenî olarak bütün İslâm Ulemasının yanında ısrarla istiyordu. Eski makale ve eserlerinden bu meseleye dair nümuneler arzedelim:

1- “Adalet namazında, kıble mezahib-i erbaa olsun. Tâ ki namaz sahih ola. Zira hakaik-i Meşrutiyet, sarahaten ve zımnen ve iznen mezahib-i erbaadan istihracı mümkin olduğunu dava ettim...”(125)

Bediüzzaman Hazretleri şeriat adına hükümler tatbik edildiği zaman, dört hak mezhebin içtihadlarının beraberce nazara alınması halinde hakikî ve tam bir adalet icra edilmiş olacağını söylüyor.

Ayrıca, Meşrutiyet idaresinin ana temelleri şeriata muhalif olmadığını, bilâkis dört mezheb beraber nazara alınırsa, Meşrutiyet’in ya sarih olarak, ya zımnî bir şekilde veya izin vermek sûretiyle İslâm şeriatından çıkarılması mümkindir, diyor...

2- “Âlem-i İslâmiyetin ukde-i hayatiyesini tenbih ve te’min.. ve meyl-i terakkisini faal etmek için, adalet ve meşveretten ibaret olan meşrutiyetin me’haz ve menbaını, ezel ve ebed şe’ninde olan kanun-u İlâhinin şârihi olan mezahib-i erbaayi ittihaz etmektir. Zira milyonlarla dâhîlerin ecr-i ahiret için istinbat ettikleri bahr-i umman gibi mesail-i şer’iyeye kanaat etmeyip, Avrupa’ya ahkâm ve ahlâkta dilencilik ve izhar-ı fakretmek, din-i İslâm’a cinayettir...”(126)

Yükleniyor...