Evet nasılki, sen uykudaki adamın gördüğünü tabir edebiliyorsun. Öyle de: Ey şu hayat-ı dünyeviyenin gafleti içinde uykuya dalmış arkadaş!
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَي
nın sırrına mazhar ve
تَنَامُ عَيْنَيََّ وَلَا يَنَامُ قَلْبِي
hadîsinin tasrihiyle hakiki hüşyar ve yakzan olan Zat-ı Ahmediye’nin (A.S.M.) söylediklerini ve gördüklerini, senin elinden gelirse, tabir etmeye çalış!
İşte buna göre: Şahsın mevt ve ecelinin ibhamındaki hikmet ki, insan daima ona karşı muntazır olup âhiretine ciddî hazırlansın. Binaenaleyh; kıyametin, yani mevt-i dünyanın ibhamındaki hikmet dahi, yine bu hikmettir. Yani, tâ ki ebna-i dünya, her vakit ona muntazır olup hazırlıklı beklesinler. Ve işte bu sırdandır ki, asr-ı saadetten tâ şu ana kadar herbir asır, kıyameti intizar etmişlerdir. Şu intizar ise gaflet-i umumîyi dağıtmak hikmetindendir. Yoksa o gibi rivayetler, vuku’u muayyen olan emirlere dair irşad-ı Nebevî kısmından değildir. Belki gafleti dağıtan hikmet-i ibhamdır ki, intizarı iktiza eder. İşte burada, hikmeti illetten temyiz edip ayıramıyanlar mutlaka sehveder, yanlış giderler.
Amma Mehdi mes’elesi ise, (yani, her asırda Mehdi’ye muntazır kalmanın hikmeti ise;) dalalet ve fesadın istilası zamanında, ehl-i imanın kuvve-i maneviyelerini takviye ve ye’si izale; ve imam ve reisi Mehdî (R.A.) olan bir silk-i nuranîde zevil-himem müceddidlerin ona insilaklerini teşci’ içindir. İşte bu hikmet dahi ibhamı iktiza eder. Tâ ki, her zaman o manaya intizar etmek mümkin olsun.
***
اِعْلَمْ
Bil ey zâhirde ve isimde müslüman! Senin sefahette ve ahkâm-ı İslâmiyeyi muarazatta kâfirlerin taklidini yapmaktaki meselin şöyle bir adama benzer ki; o adam, bir aşirete mensubdur. Başka düşman bir aşirete mensub bir adama rastgelir. O düşman adam, kendi aşiretine istinad ederek mefahiriyle gururlanıp, bunun aşiretini kötülemeye ve aşiretinin başını tezyif ve âdetlerini tahkir etmeye başlar. Bu miskin adam
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَي
nın sırrına mazhar ve
تَنَامُ عَيْنَيََّ وَلَا يَنَامُ قَلْبِي
hadîsinin tasrihiyle hakiki hüşyar ve yakzan olan Zat-ı Ahmediye’nin (A.S.M.) söylediklerini ve gördüklerini, senin elinden gelirse, tabir etmeye çalış!
İşte buna göre: Şahsın mevt ve ecelinin ibhamındaki hikmet ki, insan daima ona karşı muntazır olup âhiretine ciddî hazırlansın. Binaenaleyh; kıyametin, yani mevt-i dünyanın ibhamındaki hikmet dahi, yine bu hikmettir. Yani, tâ ki ebna-i dünya, her vakit ona muntazır olup hazırlıklı beklesinler. Ve işte bu sırdandır ki, asr-ı saadetten tâ şu ana kadar herbir asır, kıyameti intizar etmişlerdir. Şu intizar ise gaflet-i umumîyi dağıtmak hikmetindendir. Yoksa o gibi rivayetler, vuku’u muayyen olan emirlere dair irşad-ı Nebevî kısmından değildir. Belki gafleti dağıtan hikmet-i ibhamdır ki, intizarı iktiza eder. İşte burada, hikmeti illetten temyiz edip ayıramıyanlar mutlaka sehveder, yanlış giderler.
Amma Mehdi mes’elesi ise, (yani, her asırda Mehdi’ye muntazır kalmanın hikmeti ise;) dalalet ve fesadın istilası zamanında, ehl-i imanın kuvve-i maneviyelerini takviye ve ye’si izale; ve imam ve reisi Mehdî (R.A.) olan bir silk-i nuranîde zevil-himem müceddidlerin ona insilaklerini teşci’ içindir. İşte bu hikmet dahi ibhamı iktiza eder. Tâ ki, her zaman o manaya intizar etmek mümkin olsun.
اِعْلَمْ
Bil ey zâhirde ve isimde müslüman! Senin sefahette ve ahkâm-ı İslâmiyeyi muarazatta kâfirlerin taklidini yapmaktaki meselin şöyle bir adama benzer ki; o adam, bir aşirete mensubdur. Başka düşman bir aşirete mensub bir adama rastgelir. O düşman adam, kendi aşiretine istinad ederek mefahiriyle gururlanıp, bunun aşiretini kötülemeye ve aşiretinin başını tezyif ve âdetlerini tahkir etmeye başlar. Bu miskin adam
Yükleniyor...