vustâ ve kurûn-u uhranın ilcaatını tefrik eylemeyen; ve birbirinden gayet uzak, biri mezmum ve biri memduh olan tahsil ve kesbde olan kanaatı ile, mahsul ve ücretteki kanaatı temyiz etmeyen; ve birbirinden nihayet derecede baîd, hattâ biri tenbelliğin ünvanı, diğeri hakikî ihlasın sadefi olan iki tevekkülü (ki biri, meşietin muktezası olan esbab arasındaki nizama karşı temerrüd hükmünde olan, tertib-i mukaddemattaki bir tevekkül-ü tenbelane; diğeri, İslâmiyetin muktezası olan, netice itibariyle gerdendade-i tevfik olarak vazife-i İlahiyeye karışmamakla terettüb-ü neticede mü'minane tevekküldür) ikisini birbiriyle iltibas eden ve "Ümmetî! Ümmetî!" sırrını teferrüs etmeyen ve

خَيْرُ النَّاسِ مَنْ يَنْفَعُ النَّاسَ

hikmetini anlamayan bazı adamlar ve bilmeyen bir kısım vaizlerdir ki, o meyelanı kırdılar; o şevki de söndürdüler.

İkinci Sebeb:

Biz, gayr-ı tabiî ve tenbelliğe müsaid ve gururu okşayan imaret maişetine el atıp, belamızı bulduk.

Yükleniyor...