seferberlik yaptı. 1359'da 27, 28, 29 doğumluları silâh altına aldı. Bu meyanda, Risale-i Nur talebelerinden Mehmed Feyzi ve ben gibi küçük talebeler de, bir hikmete binaen askere alınmıştı.

{(Haşiye): Feyzi'nin ve Salahaddin'in asker olması dolayısıyla Üstad hafif tebessüm ederek: "Sizi onlar alamazlar. Vazifeniz var, davet ediliyorsunuz. Çünki lisanla olmasa da hal ü etvarınız o vazifeyi görecektir." dedi. Hakikaten Salahaddin asker olduğunda mübarek Ramazan'da İzmit'in Tavşan Tepesi'nde havanın müsaadesizliğine rağmen yine cemaatle teravih namazı kıldırması ve Alay'ın Hadımköyü'ne kalkması Ramazan'ın 27, 28, 29 uncu günlerine tesadüf etmesi dolayısıyla oruç ve namazını vapurda, Kadir Gecesi'ni de Hadımköyü'nde istasyon rampasında, yağmurlu soğuk bir havada müşkilâtla bulduğu su ile abdest alıp, sandık kapağı üstünde kılması ve geceyi yük vagonları içinde acı bir vaziyette şükürlerle geçirmesi, sair neferattaki hiss-i diyaneti heyecana getiriyordu, bir ders hükmüne geçerdi. Ve Balaban Köyü'nde bayram namazından evvel askerî ve sivil eşhasa, köy câmiinde namaz hakkında Dördüncü Söz'ü aynen okuması ve Risale-i Nur'la vaazda bulunması; kardeşim Feyzi dahi aynen bulunduğu kıt'ada daha tesirli bir tarzda, manevî lisan-ı hal ve kal ile ders vermesi, bilfiil Üstadının nutkunu tasdik eder. 27, 28, 29 tarihi, mübarek günlerin en meşakkatlisi idi. Türkiye'de 1359'da 27, 28, 29 kur'aları askere alınmıştı. Bu tevafuk dahi, keramete bir letafet katar. Salahaddin}

Üstadımız, yalnız altı-yedi ay kadar, Risale-i Nur'un intişarı hususunda başka muhitte bulunmamız îcab ettiğinden, kalb, fikir ve avucunu Cenab-ı Hakk'ın rahmetine açtığı manen anlaşıldığından, bu duasının kabulü Risale-i Nur'un mühim bir kerameti neticesi olarak başka muhite askerlik vazifesi içinde, Risale-i Nur'a hizmet için gönderildik. Altı-yedi ay sonra, Feyzi ve Salahaddin vazife-i neşri yaptıktan sonra, mezkûr kur'aların en tehlikeli bir zamanda Alman orduları Romanya'yı işgal, Bulgaristan'ı tazyik, İtalya da Yunanistan'la harbettiği bir sırada terhisleriyle o keramet anlaşılmıştır.

{(Haşiye-1): Evet Üstadım bana Mu'cizat-ı Ahmediye'yi, kardeşim Hüsrev tarzında yazdırıyordu. Ben -yani Feyzi- bir parça tenbellik ettim. Birden 28'lilerle askere istenildim. Yine Üstadım dedi: "Mu'cizat-ı Ahmediye'yi yaz, seni şimdi vermeyeceğim." Başladım. O emir bir hafta geri kaldı. Tekrar bir ârıza ile yazı noksan kaldı. Tekrar askere çağrıldım. Yine Üstadım: "Git yaz!" dedi. Ciddî çalışmaya başladım. Fevkalme'mul, ikinci defa emir geri kaldı. Bir hafta sonra, tekrar bir mazerete binaen yazıyı bıraktım. Üstadım dedi: "Senin şimdi vazifen Risale-i Nur noktasında askerliktedir." Birden bir emir geldi, bir şefkat tokadı yeyip vazifeme gönderildim. Cenab-ı Hakk'a şükür Risale-i Nur'a çalıştım ve çalıştırıldım. Üstadımız bize söylediği gibi, altı-yedi ay sonra terhis edilip Üstadıma kavuştum. İnşâallah bu kabahatim de afvolmuştur. Hem Risale-i Nur'u, hem bizi hizmet-i Kur'aniyede sebkat eden Hüsrev ve Rüşdü ve Sabri gibi kardeşlerimi şefi' tutarak, bu kusurumun afvını Üstadımdan istedim. Ben itiraf ediyorum, tenbelliğimin neticesi olarak bir şefkat tokadını yedim. Feyzi}


Yükleniyor...