bulunmasını, Risale-i Nur Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın mu'cize-i maneviyesiyle açmış göstermiş, meydandadır.
İşte Risale-i Nur'a herkesten ziyade kemal-i şevk ile tarafdarane ve müftehirane medrese taifesinden olan ülemaların koşmaları lâzım ve elzem iken, maatteessüf daha medrese ehlinin ekseri, kendi medresesinden çıkan bu âb-ı hayat çeşmesini ve bu kıymetdar bâki hazinesini tanımıyor, aramıyor, muhafaza edemiyor. Lillahilhamd şimdi tam tamına başladılar. Sözler Mecmuası hem hocaları, hem muallimleri Nurlara çekti.
Hizb-i Nuriye başındaki türkçe parçasının "tam arabî bilen" kelimesinden sonra bu yazılsın: "Veyahut Âyet-ül Kübra ve Münacat ve Yirminci Mektub Risaleleri yanında bulunan ve okuyan." Hem dördüncü sahifenin nihayetinden ikinci satırın başındaki
لِْ۫لَاوْقَاتِ
و
tekaddüm etmiş,
لِْ۫لَاقْوَاتِ
yazılsın, kut'un cem'idir.
Hem yirmiikinci sahifenin dördüncü satırında
ف۪ى صَح۪يفَةِ حَسَنَاتِنَا وَ ف۪ى صَح۪يفَةِ
kelimesinden sonra Hâfız Ali ve Tahirî ve Hâfız Mustafa ve Nazif ilâve edilecek.
وَ اَمْثَالِه۪
kelimesi de
وَ اَمْثَالِهِمْ
yazılacak.
* * *
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Cenab-ı Hakk'a hadsiz şükür olsun ki: Isparta Vilayetini, eskiden beri bir gaye-i hayalim olan bir Medreset-üz Zehra, bir Câmi-ül Ezher yapmış. Sizin kalemleriniz, Risale-i Nur'u matbaaya muhtaç etmeyeceğini, böyle kısa bir zamanda bu kadar mükemmel tevafuklu nüshaları teksir etmesi, bugün sabahleyin söylediğim bir davaya, öğlene yakın sizin bu cennet bahçelerinin meyveleri gibi tatlı ve güzel hediyenizi Emin getirdi, sabahtaki davayı tam isbat etti. Dava da budur:
İşte Risale-i Nur'a herkesten ziyade kemal-i şevk ile tarafdarane ve müftehirane medrese taifesinden olan ülemaların koşmaları lâzım ve elzem iken, maatteessüf daha medrese ehlinin ekseri, kendi medresesinden çıkan bu âb-ı hayat çeşmesini ve bu kıymetdar bâki hazinesini tanımıyor, aramıyor, muhafaza edemiyor. Lillahilhamd şimdi tam tamına başladılar. Sözler Mecmuası hem hocaları, hem muallimleri Nurlara çekti.
Hizb-i Nuriye başındaki türkçe parçasının "tam arabî bilen" kelimesinden sonra bu yazılsın: "Veyahut Âyet-ül Kübra ve Münacat ve Yirminci Mektub Risaleleri yanında bulunan ve okuyan." Hem dördüncü sahifenin nihayetinden ikinci satırın başındaki
لِْ۫لَاوْقَاتِ
و
tekaddüm etmiş,
لِْ۫لَاقْوَاتِ
yazılsın, kut'un cem'idir.
Hem yirmiikinci sahifenin dördüncü satırında
ف۪ى صَح۪يفَةِ حَسَنَاتِنَا وَ ف۪ى صَح۪يفَةِ
kelimesinden sonra Hâfız Ali ve Tahirî ve Hâfız Mustafa ve Nazif ilâve edilecek.
وَ اَمْثَالِه۪
kelimesi de
وَ اَمْثَالِهِمْ
yazılacak.
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Cenab-ı Hakk'a hadsiz şükür olsun ki: Isparta Vilayetini, eskiden beri bir gaye-i hayalim olan bir Medreset-üz Zehra, bir Câmi-ül Ezher yapmış. Sizin kalemleriniz, Risale-i Nur'u matbaaya muhtaç etmeyeceğini, böyle kısa bir zamanda bu kadar mükemmel tevafuklu nüshaları teksir etmesi, bugün sabahleyin söylediğim bir davaya, öğlene yakın sizin bu cennet bahçelerinin meyveleri gibi tatlı ve güzel hediyenizi Emin getirdi, sabahtaki davayı tam isbat etti. Dava da budur:
Yükleniyor...