kudsiyetini ve kısalığıyla beraber gayet geniş ve uzun hakaikın hazinesi olduğunu tasdik ederek, Cenab-ı Hakk'a şükrettik.
Evet Âlem-i İslâm'ın, bu asrın en büyük hasareti olan bu dehşetli İkinci Harb-i Umumî'den kurtulmasının sebebi: Kur'andan gelen iman ve a'mal-i sâliha olduğu gibi; fakirlere gelen acı açlık ve kahtın sebebi dahi, orucun tatlı açlığını çekmedikleri; ve zenginlere gelen hasaret ve zayiatın sebebi de, zekat yerinde ihtikâr etmeleridir. Ve Anadolu'nun bir meydan-ı harb olmamasının sebebi;
اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا
kelime-i kudsiyesinin hakikatını fevkalâde bir surette yüzbin insanın kalblerine tahkikî bir tarzda ders veren Risale-i Nur olduğunu, pek çok emareler ve şakirdlerinden binler ehl-i hakikat ve dikkatin kanaatları isbat eder.
Ezcümle:
Emarelerden biri, Risale-i Nur'a sıkıntı veren veyahut hizmetinden çekilen pek çok adamların tokat yemeleri gibi; bu sene, bu memleketin etrafında umumî bir tarzda Risale-i Nur'un intişarına sıkıntı verip şimdiki bir nevi tevakkuf devresi vermek hatasıyla, şimdiki umumî sıkıntının bir sebebi olduğunu göstermesidir.
(Sure-i Ve-l'Asr'ın Dağ Meyvesi namındaki nüktesine bir haşiyedir)
اَلصَّالِحَاتِ
deki
ت
, âhirdeki "ta"lar ekseriyetçe vakfa rast gelmesiyle cifirce
ه۫
sayılabilir,
اِلَّا
beraberdir. Bu noktada (1358) bu zamanımızı gösterir. Ve telaffuzca
ه۫
okunmadığından
ت
kalabilir. Bu noktadan, şeddeler sayılmazsa ve
اِلَّا
beraber değil, ikiyüz küsur sene zamana kadar iman ve amel-i sâlih ile beraber bir taife-i azîme, hasarat-ı azîmeye karşı mücahedeye devam edeceğine işaret edip, Fatiha'nın âhirinde
صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ
bin beşyüz kırkyedi (1547) veya bin beşyüz yetmişyedi (1577) gösterdiği zamana; hem
Evet Âlem-i İslâm'ın, bu asrın en büyük hasareti olan bu dehşetli İkinci Harb-i Umumî'den kurtulmasının sebebi: Kur'andan gelen iman ve a'mal-i sâliha olduğu gibi; fakirlere gelen acı açlık ve kahtın sebebi dahi, orucun tatlı açlığını çekmedikleri; ve zenginlere gelen hasaret ve zayiatın sebebi de, zekat yerinde ihtikâr etmeleridir. Ve Anadolu'nun bir meydan-ı harb olmamasının sebebi;
اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا
kelime-i kudsiyesinin hakikatını fevkalâde bir surette yüzbin insanın kalblerine tahkikî bir tarzda ders veren Risale-i Nur olduğunu, pek çok emareler ve şakirdlerinden binler ehl-i hakikat ve dikkatin kanaatları isbat eder.
Ezcümle:
Emarelerden biri, Risale-i Nur'a sıkıntı veren veyahut hizmetinden çekilen pek çok adamların tokat yemeleri gibi; bu sene, bu memleketin etrafında umumî bir tarzda Risale-i Nur'un intişarına sıkıntı verip şimdiki bir nevi tevakkuf devresi vermek hatasıyla, şimdiki umumî sıkıntının bir sebebi olduğunu göstermesidir.
(Sure-i Ve-l'Asr'ın Dağ Meyvesi namındaki nüktesine bir haşiyedir)
اَلصَّالِحَاتِ
deki
ت
, âhirdeki "ta"lar ekseriyetçe vakfa rast gelmesiyle cifirce
ه۫
sayılabilir,
اِلَّا
beraberdir. Bu noktada (1358) bu zamanımızı gösterir. Ve telaffuzca
ه۫
okunmadığından
ت
kalabilir. Bu noktadan, şeddeler sayılmazsa ve
اِلَّا
beraber değil, ikiyüz küsur sene zamana kadar iman ve amel-i sâlih ile beraber bir taife-i azîme, hasarat-ı azîmeye karşı mücahedeye devam edeceğine işaret edip, Fatiha'nın âhirinde
صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ
bin beşyüz kırkyedi (1547) veya bin beşyüz yetmişyedi (1577) gösterdiği zamana; hem
Yükleniyor...