Bu mübarek ümmi ihtiyarların kırk sene sonra Risale-i Nur hatırı için her işe tercihan yazıya başlamaları ve masum çocukların, Risale-i Nur'dan ders aldıkları ve yazdıkları risalelerin bir kısmıdır. Onların bu zamanda, bu ciddî çalışmaları gösteriyor ki, Risale-i Nur'da öyle manevî zevk ve cazibedar bir nur var ki, mekteblerde çocukları okumağa şevkle sevketmek için icad ettikleri her nevi eğlence ve teşviklere galebe edecek bir lezzet, bir sürur, bir şevk Risale-i Nur veriyor ki; çocuklar ve ümmi ihtiyarlar böyle hareket ediyorlar.
Hem bu hal gösteriyor ki, Risale-i Nur kökleşiyor. İnşâallah onu hiçbir şey koparamayacak; ensal-i âtiyede de devam edip gidecek. Aynen bu masum küçük şakirdler gibi, Risale-i Nur'un cazibedar dairesine giren bu ümmi ihtiyarların, kısmen çobanların ve yörük ve efelerin bu zamanda, bu acib şerait içinde herşeye tercihan Risale-i Nur'a bu surette çalışmaları gösteriyor ki, bu zamanda Risale-i Nur'a ekmekten ziyade ihtiyaç var ki; çiftçiler, çobanlar, yörük efeler
{(Haşiye): Bilhâssa Risale-i Nur kahramanlarından Şükrü Efe ve bilhâssa dağ kumandanı Çoban Veli'nin ve yörük aşiretlerinden Bahadır Süleyman'ın ve emsalinin gayretlerine işarettir.}
hacat-ı zaruriyeden ziyade bir hacat-ı zaruriyeyi, Risale-i Nur'un hakaikını görüyorlar."
* * *
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Bu tarafta yol kapandı, posta gelmiyordu. Sizlerden gelecek bir mektub veya bir risaleyi bekliyordum. Şimdi ruhuma bir ihtar ile daha beklemeyerek, burada hüsn-ü tesirini gösteren üç parçayı gönderiyorum. Masumların ve ümmi mübarek ihtiyarların ve kahraman Tahirî'nin nüshaları, daimî parlak bir tarzda fütuhat yapıyorlar. Yalnız cüz'î birkaç parçayı tashih ederken zahmet çektim. Fakat o zahmet, bana tatlı geliyordu. Hem ayn-ı rahmet oldu. Beni de o masum ve mübareklerin kafilesine dâhil ederek, benim hattıma benzedikleri için, kendim o parçaları yazmışım gibi tam sahib oldum. Eğer ben yazsaydım, aynen onlar gibi olurdu.
* * *
Hem bu hal gösteriyor ki, Risale-i Nur kökleşiyor. İnşâallah onu hiçbir şey koparamayacak; ensal-i âtiyede de devam edip gidecek. Aynen bu masum küçük şakirdler gibi, Risale-i Nur'un cazibedar dairesine giren bu ümmi ihtiyarların, kısmen çobanların ve yörük ve efelerin bu zamanda, bu acib şerait içinde herşeye tercihan Risale-i Nur'a bu surette çalışmaları gösteriyor ki, bu zamanda Risale-i Nur'a ekmekten ziyade ihtiyaç var ki; çiftçiler, çobanlar, yörük efeler
{(Haşiye): Bilhâssa Risale-i Nur kahramanlarından Şükrü Efe ve bilhâssa dağ kumandanı Çoban Veli'nin ve yörük aşiretlerinden Bahadır Süleyman'ın ve emsalinin gayretlerine işarettir.}
hacat-ı zaruriyeden ziyade bir hacat-ı zaruriyeyi, Risale-i Nur'un hakaikını görüyorlar."
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Bu tarafta yol kapandı, posta gelmiyordu. Sizlerden gelecek bir mektub veya bir risaleyi bekliyordum. Şimdi ruhuma bir ihtar ile daha beklemeyerek, burada hüsn-ü tesirini gösteren üç parçayı gönderiyorum. Masumların ve ümmi mübarek ihtiyarların ve kahraman Tahirî'nin nüshaları, daimî parlak bir tarzda fütuhat yapıyorlar. Yalnız cüz'î birkaç parçayı tashih ederken zahmet çektim. Fakat o zahmet, bana tatlı geliyordu. Hem ayn-ı rahmet oldu. Beni de o masum ve mübareklerin kafilesine dâhil ederek, benim hattıma benzedikleri için, kendim o parçaları yazmışım gibi tam sahib oldum. Eğer ben yazsaydım, aynen onlar gibi olurdu.
Yükleniyor...