İhtar:
Bu kuvvetin şu üç mertebeye inkısamı gibi; füruatı da, o üç mertebeyi hâvidir. Meselâ: Halk-ı ef'al mes'elesinde Cebr Mezhebi ifrattır ki, bütün bütün insanı mahrum eder. İtizal Mezhebi de tefrittir ki, tesiri insana verir. Ehl-i Sünnet Mezhebi vasattır. Çünki bu mezheb beyne-beynedir ki; o fiillerin bidayetini irade-i cüz'iyeye, nihayetini irade-i külliyeye veriyor. Ve keza itikadda da ta'til ifrattır, teşbih tefrittir, tevhid vasattır.
Hülâsa:
Şu dokuz mertebenin altısı zulümdür, üçü adl ü adalettir. Sırat-ı müstakimden murad şu üç mertebedir.
صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ
: Kur'anın inci gibi lafızlarının dizilmesi; bir hayta, bir çeşite, bir nakşa münhasır değildir. Belki zuhurca, hafâca, yakınlıkça, uzaklıkça mütefavit çok tenasüblerden hasıl olan pek çok nakışlar üzerine dizilmişlerdir, nazmedilmişlerdir. Zâten i'cazın esası, ihtisardan sonra ancak böyle nakışlardadır. Evet
صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ
ile mâkablindeki herbir kelime arasında bir münasebet vardır. Meselâ:
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ
ile münasebeti vardır. Çünki nimet, hamde delil ve karinedir.
رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
ile münasebetdardır. Çünki terbiyenin kemali, nimetlerin tevali ve teakubu ile olur.
الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
ile alâkadardır. Çünki
الَّذ۪ينَ
den irade edilen "enbiya, şüheda, suleha, ülema" rahmettirler.
مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِ
ile alâkası vardır. Çünki nimet-i kâmile, ancak dindir.
نَعْبُدُ
ile alâkası var. Çünki ibadette imamlar, bunlardır.
نَسْتَع۪ينُ
ile var.
Bu kuvvetin şu üç mertebeye inkısamı gibi; füruatı da, o üç mertebeyi hâvidir. Meselâ: Halk-ı ef'al mes'elesinde Cebr Mezhebi ifrattır ki, bütün bütün insanı mahrum eder. İtizal Mezhebi de tefrittir ki, tesiri insana verir. Ehl-i Sünnet Mezhebi vasattır. Çünki bu mezheb beyne-beynedir ki; o fiillerin bidayetini irade-i cüz'iyeye, nihayetini irade-i külliyeye veriyor. Ve keza itikadda da ta'til ifrattır, teşbih tefrittir, tevhid vasattır.
Hülâsa:
Şu dokuz mertebenin altısı zulümdür, üçü adl ü adalettir. Sırat-ı müstakimden murad şu üç mertebedir.
صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ
: Kur'anın inci gibi lafızlarının dizilmesi; bir hayta, bir çeşite, bir nakşa münhasır değildir. Belki zuhurca, hafâca, yakınlıkça, uzaklıkça mütefavit çok tenasüblerden hasıl olan pek çok nakışlar üzerine dizilmişlerdir, nazmedilmişlerdir. Zâten i'cazın esası, ihtisardan sonra ancak böyle nakışlardadır. Evet
صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ
ile mâkablindeki herbir kelime arasında bir münasebet vardır. Meselâ:
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ
ile münasebeti vardır. Çünki nimet, hamde delil ve karinedir.
رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
ile münasebetdardır. Çünki terbiyenin kemali, nimetlerin tevali ve teakubu ile olur.
الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
ile alâkadardır. Çünki
الَّذ۪ينَ
den irade edilen "enbiya, şüheda, suleha, ülema" rahmettirler.
مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِ
ile alâkası vardır. Çünki nimet-i kâmile, ancak dindir.
نَعْبُدُ
ile alâkası var. Çünki ibadette imamlar, bunlardır.
نَسْتَع۪ينُ
ile var.
Yükleniyor...