kelimesinin takdiminden doğan hasr, abdin Cenab-ı Hakk'a karşı yaptığı ibadet ve hizmetle, vesait ve esbaba olan tezellülden kurtuluşuna işarettir. Lâkin esbabı tamamen ihmal ve terketmek iyi değildir. Çünki o zaman, Cenab-ı Hakk'ın hikmet ve meşietiyle kâinatta vaz'edilen nizama karşı bir temerrüd çıkar. Evet daire-i esbabda iken tevekkül etmek, bir nevi tenbellik ve atalettir.

اِهْدِنَا

: Hidayeti taleb etmekle ianeyi istemek arasında ne münasebet vardır?

Evet biri sual, diğeri cevab olduklarından birbiriyle bağlanılmıştır. Şöyle ki:

نَسْتَع۪ينُ

ile iane taleb edilirken makam iktizasıyla "Ne istiyorsun?" diye vârid olan mukadder sual,

اِهْدِنَا

ile cevablandırılmıştır.

اِهْدِنَا

ile istenilen şeylerin ayrı ayrı ve müteaddid olması,

اِهْدِنَا

manasının da ayrı ayrı ve müteaddid olmasını îcab eder. Sanki

اِهْدِنَا

, dört masdardan müştaktır. Meselâ: Bir mü'min hidayeti isterse,

اِهْدِنَا

sebat ve devam manasını ifade eder. Zengin olan isterse, ziyade manasını; fakir olan isterse, i'ta manasını; zaîf olan isterse iane ve tevfik manasını ifade eder. Ve keza "Her şeyi halk ve hidayet etmiştir" manasında bulunan

وَ خَلَقَ كُلَّ شَىْءٍ وَ هَدٰى

ayet-i celilesi hükmünce, zahirî ve bâtınî duygular, âfâkî ve haricî deliller, enfüsî ve dâhilî bürhanlar, peygamberlerin irsaliyle, kitabların inzali gibi vasıtalar itibariyle de hidayetin manası taaddüd eder.

İhtar:

En büyük hidayet, hicabın kaldırılmasıyla hakkı hak, bâtılı bâtıl göstermektir.

اَللّٰهُمَّ اَرِنَا الْحَقَّ حَقًّا وَ ارْزُقْنَا اِتِّبَاعَهُ وَ اَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اِجْتِنَابَهُ اٰم۪ينَ

Yükleniyor...