ve sebebiyet içindir. Birinci ihtimale göre,
نُقَدِّسُكَ
takdirinde olur. Yani "Seni takdis ve tathir ediyoruz" demektir. İkinci ihtimale nazaran,
نُقَدِّسُ لَاجْلِكَ
takdirinde olur. Yani biz nefislerimizi, fiillerimizi günahlardan temizlemekle beraber, kalblerimizi masivandan çeviriyoruz demektir.
Bu "vav" ise, iki rezileyi cem' ve birbirine atfeden
يَسْفِكُ
deki "vav"ın aksine ve inadına olarak, biri takdis, diğeri tesbih iki fazileti cem' ve birbirine atfediyor.
قَالَ اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ مَالَا تَعْلَمُونَ
: Bu cümle, melaikenin istifsarından sonra acaba Cenab-ı Hak istifsarlarına nasıl cevab verdi ve taaccüblerini ne ile izale etti ve beşerin onlara tercihindeki hikmet nedir diye sâmiin kalbine gelen suale icmalî bir cevabdır, tafsili sonra gelecektir.
اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ
deki
اِنَّ
, tahkiki ifade etmekle tereddüd ve şübheyi def'etmek içindir. Bu ise, müsellem olmayan nazarî hükümlerde olur. Halbuki burada Allah'ın halkın bilmediklerini bilmesi müsellem ve bedihî bir hükümdür; hâşâ melaikenin bu hükümde tereddüdleri yoktur. Binaenaleyh burada bu
اِنَّ
, Kur'an-ı Kerim'in îcaz için ihtisaren icmal ettiği birkaç cümleye işarettir:
1- Beşerdeki maslahatlar ve beşerin hayr-ı kesîre nisbeten mefsedetleri, şerr-i kalildir. Şerr-i kalil için hayr-ı kesîri terketmek, hikmete muhaliftir.
2- Beşerin hilafete olan sırr-ı liyakatı, melaikece meçhul, Hâlıkça malûmdur.
3- Beşerin onlara tercih hakkını veren hikmet, melaikece meçhuldür.
4-
اِنَّ
nin ifade ettiği tahkik, bazan sarih hükme değil, cümlenin bir kaydından istifade edilen zımnî bir hükme raci' olur. Burada
اِنَّ
nin tahkiki,
لَا تَعْلَمُونَ
kaydından istifade edilen hükm-ü zımnîye raci'dir.
نُقَدِّسُكَ
takdirinde olur. Yani "Seni takdis ve tathir ediyoruz" demektir. İkinci ihtimale nazaran,
نُقَدِّسُ لَاجْلِكَ
takdirinde olur. Yani biz nefislerimizi, fiillerimizi günahlardan temizlemekle beraber, kalblerimizi masivandan çeviriyoruz demektir.
Bu "vav" ise, iki rezileyi cem' ve birbirine atfeden
يَسْفِكُ
deki "vav"ın aksine ve inadına olarak, biri takdis, diğeri tesbih iki fazileti cem' ve birbirine atfediyor.
قَالَ اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ مَالَا تَعْلَمُونَ
: Bu cümle, melaikenin istifsarından sonra acaba Cenab-ı Hak istifsarlarına nasıl cevab verdi ve taaccüblerini ne ile izale etti ve beşerin onlara tercihindeki hikmet nedir diye sâmiin kalbine gelen suale icmalî bir cevabdır, tafsili sonra gelecektir.
اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ
deki
اِنَّ
, tahkiki ifade etmekle tereddüd ve şübheyi def'etmek içindir. Bu ise, müsellem olmayan nazarî hükümlerde olur. Halbuki burada Allah'ın halkın bilmediklerini bilmesi müsellem ve bedihî bir hükümdür; hâşâ melaikenin bu hükümde tereddüdleri yoktur. Binaenaleyh burada bu
اِنَّ
, Kur'an-ı Kerim'in îcaz için ihtisaren icmal ettiği birkaç cümleye işarettir:
1- Beşerdeki maslahatlar ve beşerin hayr-ı kesîre nisbeten mefsedetleri, şerr-i kalildir. Şerr-i kalil için hayr-ı kesîri terketmek, hikmete muhaliftir.
2- Beşerin hilafete olan sırr-ı liyakatı, melaikece meçhul, Hâlıkça malûmdur.
3- Beşerin onlara tercih hakkını veren hikmet, melaikece meçhuldür.
4-
اِنَّ
nin ifade ettiği tahkik, bazan sarih hükme değil, cümlenin bir kaydından istifade edilen zımnî bir hükme raci' olur. Burada
اِنَّ
nin tahkiki,
لَا تَعْلَمُونَ
kaydından istifade edilen hükm-ü zımnîye raci'dir.
Yükleniyor...