imanı ve hidayeti, birden bine çıkar. Bu iki cihet, teklifin eser ve semeresidir. Ve bu iki cihet itibariyle teklif, saadet-i nev'iyenin yegâne âmilidir.

وَمَا يُضِلُّ بِه۪ٓ اِلَّا الْفَاسِق۪ينَ

: Bu cümlenin mâkabliyle münasebeti: Evet Kur'an-ı Kerim

يُضِلُّ بِه۪ كَث۪يرًا

cümlesinde dalalete atılanlar kimler olduğunu beyan etmeyip mübhem bıraktığından, sâmi' korktu. "Acaba o dalalete atılanlar kimlerdir? Sebeb nedir? Kur'anın nurundan zulmet nasıl geliyor?" diye sorduğu bu üç sual, şu cümle ile cevablandırılmıştır ki: "Onlar, fâsıklardır. Dalalete atılmaları, fısklarının cezasıdır. Fısk sebebiyle, fâsıklar hakkında nur nâra, ziya zulmete inkılab eder." Evet şemsin ziyasıyla, pis maddeler taaffün eder, kokar, berbad olur.

اَلَّذ۪ينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ م۪يثَاقِه۪ وَ يَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ وَ يُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ

Bu cümlenin evvelki cümle ile vech-i nazmı: Evet bu cümle ile fısk, şerh ve beyan edilmiştir. Şöyle ki: Fısk; haktan udûl, ayrılmak, hadden tecavüz, hayat-ı ebediyeden çıkıp terketmektir. Fıskın menşei; kuvve-i akliye, kuvve-i gazabiye, kuvve-i şeheviye denilen üç kuvvetin ifrat ve tefritinden neş'et eder. Evet ifrat veya tefrit, delillere karşı bir isyandır. Yani sahife-i âlemde yaratılan delail, uhûd-u İlahiye hükmündedir. O delaile muhalefet eden, Cenab-ı Hak'la fıtraten yapmış olduğu ahdini bozmuş olur. Ve keza ifrat ve tefrit hayat-ı nefsiye ve ruhiyenin maraz ve hastalığını intac eden esbabdandır. Buna fıskın birinci sıfatı olan

يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ

cümlesiyle işaret edilmiştir. Ve keza ifrat ve tefrit, hayat-ı içtimaiyeye karşı isyan ateşini yakan iki âmildir. Evet bu âmiller hayat-ı içtimaiyeyi nizam ve intizam altına alan rabıtaları, kanunları keser atar. Evet şehvet veya gazab haddini aşarsa, ırz ve namuslar pay-mal olur, masumlar mahvolur. Buna da, fıskın ikinci sıfatı olan

وَ يَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ

cümlesiyle işaret edilmiştir.

Yükleniyor...