لَكُمْ
: Bu "lâm" ihtisas için değildir, ancak sebebiyeti ifade ediyor. Yani Arz'ın tefrişine sebeb yani vesile, insandır. Bu misafirhanedeki ziyafet onun namına verildi. Fakat istifade, insanlara mahsus ve münhasır değildir. Öyle ise insanların ihtiyacından, istifadesinden fazla kalana abes denilemez.
فِرَاشًا
: Bu tabir, garib bir nükte-i belâgata işarettir. Çünki Arz'ın sıkletinden dolayı suya batıp kaybolması tabiatının îcabatından olduğu halde, Cenab-ı Hak merhametiyle bir kısmını dışarıda bırakarak, insanlar için bir mesken ve nimetlerine bir maide, yani bir sofra olmak üzere tefriş etmiştir. Ve keza "firaş" tabirinden anlaşılıyor ki: Arz, bir hanenin tabanı gibi insan ve hayvanlara ferş ve bastedilmiştir. Öyle ise Arz'daki nebatat ve hayvanat, hanedeki efrad-ı aile ile erzak ve saire gibi levazım-ı beytiye hükmündedir. Ve keza "firaş" tabirinden anlaşılıyor ki, Arz taş gibi katı ve sert değildir ki kabil-i sükna olmasın ve su gibi mâyi de değildir ki, ziraat ve istifadeye kabil olmasın. Belki orta bir vaziyette yapılmıştır ki, hem mesken, hem mezraa olsun. Bu iki faidenin taht-ı temine alınması, elbette ve elbette bir maksad, bir hikmet ve bir nizam ile olabilir.
وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً
: Semanın insanlara bir sakf, bir dam gibi yapılması, yıldızların o damda asılı kandiller gibi olmalarını istilzam eder ki, teşbih tamam olsun. Öyle ise gayr-ı mütenahî şu boşlukta dağınık bir şekilde yıldızların bulunması, akılları hayrette bırakan nizam ve intizamlı vaziyetleri, kör tesadüfe isnad edilemez.
Yükleniyor...