içinde gayet ince ve kısa, îcazlı cümleleri bir derece izah ve Türkçe'ye tercüme etmek lâzım geliyor.

İşarat-ül İ'caz'ın hârikalarından birisi de budur ki: Her bir âyetin sair âyetlere münasebatını ve her âyetteki cümlelerinin birbirine karşı nisbetini ve nizamını ve her cümledeki heyetlerin ve harflerin mana-yı maksuda karşı nisbetlerini ve teveccühlerini gösterip âyetlerin intizamından ve cümlelerin nizamından ve her cümlenin heyetinin nazmından bir lem'a-i i'caz göstermesidir. Âdeta bir saatin sâniyeleri sayan mili ve dakikaları sayan yelkovanı ve saatleri sayan ibresi gibi o nazımdaki nükteleri beyan ve ondaki hakikatı bürhanlarla izah, hattâ bazan bir tek harfte büyük bir hakikatı ifade etmesidir. Ve her bir âyetin hakikatini gayet i'caz ile ve kat'î hüccetlerle isbat ediyor ki; şimdi yüzotuz risalenin çekirdekleri ve hülâsaları hükmündedirler. Ve cümlenin ve cümledeki heyetlerin ve harflerin nüktelerini ve ifade ettikleri zımnî hükümlerini bilâ-istisna ilm-i belâgatın ince kaideleri ile ve ilm-i nahvin ve sarfın kaideleriyle ve ilm-i mantığın ve usûl-i din ve sair ilimlerin kanunlarıyla beyan eder. Hattâ hurdebînî bir manevî âletle, görünmeyen incecik münasebat-ı belâgatı beyan ediyor ve emarelerini gösteriyor. Ve Kur'anın nazarı küllî olmasından bütün beyan edilen hak manalara ve nüktelere, elbette kudsî elfaz-ı Kur'aniye zımnî, remzî işaret ve delalet eder denilebilir.

Hüsrev, Sungur, Hayri, Sadık, Sabri, Sıddık Süleyman

* * *


Yükleniyor...