بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ
[Seyyid Sâlih'in mektubundan bir parçadır.]
Bu sene onbeş talebe birlikte Hicaz'a gidecekler. Hicaz'da olan masraflarını da Hicaz almayacak. Kendilerine düşen masraf çok az bir şey olacak. Dönüşlerinde Sâlih ile bir-iki arkadaşı, İran ve diğer hükûmetleri gezdikten sonra Pakistan'a İslâm Gençlik Konferansı'na a'zâ olarak gidecekler. Belki bunların yol masrafını hükûmet verecek. Bu hususta emirlerinizi intizar ediyoruz.
Ali Ekber Şah'ı, Said Ramazan'ı, Abdurrahîm Zapsu görmüş; Pakistan'da çok hürmet etmişler. Üstadımız yerine ellerini öptüler, duanızı rica etmişler.
Seyyid Sâlih
* * *
بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا
Evvelâ:
İstifsar-ı hatırla el ve ayaklarınızdan öper, sıhhat ve âfiyetinizi Cenab-ı Hak'tan dilerim ve ziyade muhtaç olduğum duanızı beklerim efendim.
Sâniyen:
Bura için merak edecek hiçbir şey kalmadı. 5 Mart'taki merak 18 Nisan'da ferah buldu. Polis dairesi Nur dairesi oldu. Tarsus savcısı tedkik edip "Bu kitabları geriye verin", o vakit demişti. Komiser Bey bana "Git, Mersin'dekilerini de al, gel, hepsini bir verelim" diye beni Mersin'e gönderdi. Mersin Emniyeti "Biz senin kitablarını Ankara'ya gönderdik, gelirse veririz, gelmezse burada kitabın yok" dedi. Döndüm tekrar Tarsus komiserine geldim. Komiser Bey boynunu bükerek: "Hoca, biz emirkuluyuz, gücenme, kusura bakma. Biz senin kitablarını emirsiz veremeyiz." cevabında bulundu. 18 Nisan'da "Kitabların gelmiş. Git, al da gel" dediler. Hemen gittim. Zülfikar, Sikke-i Tasdik, Tılsım, Afyon Müdafaanızı, Hülâsa bu beş kitablarımızın Ankara'ya varıp geldiğini, dışındaki sarılı kâğıttan anladım.
Bu sene onbeş talebe birlikte Hicaz'a gidecekler. Hicaz'da olan masraflarını da Hicaz almayacak. Kendilerine düşen masraf çok az bir şey olacak. Dönüşlerinde Sâlih ile bir-iki arkadaşı, İran ve diğer hükûmetleri gezdikten sonra Pakistan'a İslâm Gençlik Konferansı'na a'zâ olarak gidecekler. Belki bunların yol masrafını hükûmet verecek. Bu hususta emirlerinizi intizar ediyoruz.
Ali Ekber Şah'ı, Said Ramazan'ı, Abdurrahîm Zapsu görmüş; Pakistan'da çok hürmet etmişler. Üstadımız yerine ellerini öptüler, duanızı rica etmişler.
Seyyid Sâlih
بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا
Evvelâ:
İstifsar-ı hatırla el ve ayaklarınızdan öper, sıhhat ve âfiyetinizi Cenab-ı Hak'tan dilerim ve ziyade muhtaç olduğum duanızı beklerim efendim.
Sâniyen:
Bura için merak edecek hiçbir şey kalmadı. 5 Mart'taki merak 18 Nisan'da ferah buldu. Polis dairesi Nur dairesi oldu. Tarsus savcısı tedkik edip "Bu kitabları geriye verin", o vakit demişti. Komiser Bey bana "Git, Mersin'dekilerini de al, gel, hepsini bir verelim" diye beni Mersin'e gönderdi. Mersin Emniyeti "Biz senin kitablarını Ankara'ya gönderdik, gelirse veririz, gelmezse burada kitabın yok" dedi. Döndüm tekrar Tarsus komiserine geldim. Komiser Bey boynunu bükerek: "Hoca, biz emirkuluyuz, gücenme, kusura bakma. Biz senin kitablarını emirsiz veremeyiz." cevabında bulundu. 18 Nisan'da "Kitabların gelmiş. Git, al da gel" dediler. Hemen gittim. Zülfikar, Sikke-i Tasdik, Tılsım, Afyon Müdafaanızı, Hülâsa bu beş kitablarımızın Ankara'ya varıp geldiğini, dışındaki sarılı kâğıttan anladım.
Yükleniyor...