parti liderleri farazâ o kumandanın üçte biri de olsalar (belki onun gibi birer kumandan idiler) benim o kumandana hadîs ile vurduğum tokatın yirmi mislini, şimdiki cerideler daha şiddetli olarak o liderlere, o eski kumandanlara vurmaktadırlar. Medar-ı mes'uliyet tutulmuyorlar, serbest oluyorlar. Halbuki elli sene evvel bir hadîsin taşını atmışım, yirmi sene sonra bir kumandan başını karşı tutmuş, başı kırılmış. Ölmüş gitmiş, alâkası hükûmetten ve dünyadan kesilmiş. Halbuki eski partinin liderleri meb'us iken veya memur iken hükûmetle alâkaları olduğu halde onlara gelen tecavüz, Risale-i Nur'un vurduğu tokatın on belki yüz derece ziyade iken, serbest cerideler intişar ediyor.
Amma kitablar hakkında müsaderenin mahiyeti: Risale-i Nur'un yüzotuzüç kitabından bir tek kitabın bir-iki sahifesi o tokatı bahsetmiş. Bunun dolayısıyla yüzotuz kitabı müsadere etmek; bir adamın hatasıyla yüzotuz adamı cezalandırmak gibi bir acib gaddarane zulüm olması ve şimdi kütübhanelerde, kitabçılarda ve ellerde gezen ve hususan vatan ve din aleyhinde dinsizlerin, mülhidlerin, zındıkların, komünistlerin kitabları hattâ baştan aşağıya kadar İslâmiyet aleyhindeki Doktor Duzi'nin kitabı bazı ellerde gezmesi gösteriyor ki: Risale-i Nur'a karşı müsadere, yerden göğe kadar haksız bir zulümdür, bir gadirdir.
Çünki Risale-i Nur, ekser âlem-i İslâm'ın mühim merkezlerinde bu yirmisekiz senede bu vatanda ülemaların elinde gezdiği halde; hiçbir âlim, hiçbir feylesof itiraz etmemiş. Mahkemeler ve siyasiyyunlar yalnız bir tesettüre, diğeri de âhirzamanda bir kumandan başına şapka koyacak ve cebren giydirecek gibi iki mes'eleye ilişmişler. Sonra da bu mes'eleler için dört-beş mahkeme o mes'eleler dahi dâhil olduğu ve beraet verildiği halde; o bir-iki sahife için yirmi bin sahifeyi mes'ul ve mahkûm etmek hükmünde Risale-i Nur'u müsadere etmek aynı bu misale benziyor:
Bir adamın bir adama haksız değil belki haklı taarruzu yüzünden (ki, başkaları da onu medar-ı mes'uliyet görmediği ve beş mahkeme de cinayet saymadığı halde) o mevhum suç ile yirmi bin adamı suçlu yapmak gibi; yirmi bin Nur sahifelerini bir-iki sahife yüzünden müsadere ve dörtbuçuk sene Afyon'da hapsetmek, o taarruzun yüz mislinden daha ziyade bir hatadır, bir cinayettir ve bu vatana da bir sû'-i kasddır.
Said Nursî
Amma kitablar hakkında müsaderenin mahiyeti: Risale-i Nur'un yüzotuzüç kitabından bir tek kitabın bir-iki sahifesi o tokatı bahsetmiş. Bunun dolayısıyla yüzotuz kitabı müsadere etmek; bir adamın hatasıyla yüzotuz adamı cezalandırmak gibi bir acib gaddarane zulüm olması ve şimdi kütübhanelerde, kitabçılarda ve ellerde gezen ve hususan vatan ve din aleyhinde dinsizlerin, mülhidlerin, zındıkların, komünistlerin kitabları hattâ baştan aşağıya kadar İslâmiyet aleyhindeki Doktor Duzi'nin kitabı bazı ellerde gezmesi gösteriyor ki: Risale-i Nur'a karşı müsadere, yerden göğe kadar haksız bir zulümdür, bir gadirdir.
Çünki Risale-i Nur, ekser âlem-i İslâm'ın mühim merkezlerinde bu yirmisekiz senede bu vatanda ülemaların elinde gezdiği halde; hiçbir âlim, hiçbir feylesof itiraz etmemiş. Mahkemeler ve siyasiyyunlar yalnız bir tesettüre, diğeri de âhirzamanda bir kumandan başına şapka koyacak ve cebren giydirecek gibi iki mes'eleye ilişmişler. Sonra da bu mes'eleler için dört-beş mahkeme o mes'eleler dahi dâhil olduğu ve beraet verildiği halde; o bir-iki sahife için yirmi bin sahifeyi mes'ul ve mahkûm etmek hükmünde Risale-i Nur'u müsadere etmek aynı bu misale benziyor:
Bir adamın bir adama haksız değil belki haklı taarruzu yüzünden (ki, başkaları da onu medar-ı mes'uliyet görmediği ve beş mahkeme de cinayet saymadığı halde) o mevhum suç ile yirmi bin adamı suçlu yapmak gibi; yirmi bin Nur sahifelerini bir-iki sahife yüzünden müsadere ve dörtbuçuk sene Afyon'da hapsetmek, o taarruzun yüz mislinden daha ziyade bir hatadır, bir cinayettir ve bu vatana da bir sû'-i kasddır.
Said Nursî
Yükleniyor...