Nur Risaleleri'ni dünyada kendi yerinde çalışmak ve beni de çalıştırmak için yazılmışlar gibi tam vaktinde yetişti ve Medrese-i Yusufiye'nin üç tatlı meyvesini ve Kur'anın kudsî ve Firdevsî binler meyveler veren üç hizbini beraber getirdi.
İki kahraman mübarek, yazdıkları güzel iki Meyvelerinin tarzında ve kıt'asında Onbirinci Mes'elesini dahi yazıp, dört-beş nüsha Hizb-i Nuriye varsa ve beş-altı Hizb-i Kur'aniye ile beraber gönderilse münasibdir. Ve Hüsrev'in fıkrası, Onbirinci Mes'elenin âhirinde kaydedilsin. Size bu defa Âyet-ül Kürsî'nin arkadaşı ve tetimmesi iki-üç âyetin bir nükte-i i'caziyelerine dair bir parça gönderdim; daha tamamlamağa bir ihtar almadım, noksan kaldı; pek acelelikle yazıldı. Ehemmiyetli sırlar göründü, fakat dünyaya bakmamak için tamam ve açık yazdırılmadı. Eğer hoşunuza gitse, Onbirinci Mes'elenin Haşiyesinin bir lâhikası olarak kaydedersiniz ve İ'caz-ı Kur'an Risalesi'nin zeyillerinde hem El-Felak nüktesini, hem bunu yazarsınız.
Kardeşlerim! Hiç merak etmeyiniz. Kat'î kanaatım geldi, bizler bir inayet altında, gayet ehemmiyetli bir hizmette ve ihtiyar ve iktidarımız haricinde bir dest-i gaybî tarafından istihdam ediliyoruz. Çok defa
عَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ
sırrına mazhar oluyoruz. Bu çalışmada zahmet pek az, ücret pek çok.
* * *
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Sizin gayet mübarek ve Cennet meyveleri gibi şirin hediyelerinizi ve Denizli cihetindeki beşaretinizi aldım. Şimdi bu dakikada pek çok işler beni uzun konuşturmayacak, kısa kesmeye mecbur oldum. Çünki hediyeyi getiren çabuk gidecek diye acele yazdım.
Evvelâ:
Son parçada, başta
بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰى
1344 sehivdir. Eğer okunmayan iki hemze ve medde sayılmazlarsa sehiv değil; hem çok manidardır. Doğrusu 1347'dir ki, parçanın âhirinde tekrar doğru yazılmış. Hem bâki kalan kısmı hem ehemmiyetli, hem dünyaya baktığı için ve "Alak"taki
İki kahraman mübarek, yazdıkları güzel iki Meyvelerinin tarzında ve kıt'asında Onbirinci Mes'elesini dahi yazıp, dört-beş nüsha Hizb-i Nuriye varsa ve beş-altı Hizb-i Kur'aniye ile beraber gönderilse münasibdir. Ve Hüsrev'in fıkrası, Onbirinci Mes'elenin âhirinde kaydedilsin. Size bu defa Âyet-ül Kürsî'nin arkadaşı ve tetimmesi iki-üç âyetin bir nükte-i i'caziyelerine dair bir parça gönderdim; daha tamamlamağa bir ihtar almadım, noksan kaldı; pek acelelikle yazıldı. Ehemmiyetli sırlar göründü, fakat dünyaya bakmamak için tamam ve açık yazdırılmadı. Eğer hoşunuza gitse, Onbirinci Mes'elenin Haşiyesinin bir lâhikası olarak kaydedersiniz ve İ'caz-ı Kur'an Risalesi'nin zeyillerinde hem El-Felak nüktesini, hem bunu yazarsınız.
Kardeşlerim! Hiç merak etmeyiniz. Kat'î kanaatım geldi, bizler bir inayet altında, gayet ehemmiyetli bir hizmette ve ihtiyar ve iktidarımız haricinde bir dest-i gaybî tarafından istihdam ediliyoruz. Çok defa
عَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ
sırrına mazhar oluyoruz. Bu çalışmada zahmet pek az, ücret pek çok.
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Sizin gayet mübarek ve Cennet meyveleri gibi şirin hediyelerinizi ve Denizli cihetindeki beşaretinizi aldım. Şimdi bu dakikada pek çok işler beni uzun konuşturmayacak, kısa kesmeye mecbur oldum. Çünki hediyeyi getiren çabuk gidecek diye acele yazdım.
Evvelâ:
Son parçada, başta
بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰى
1344 sehivdir. Eğer okunmayan iki hemze ve medde sayılmazlarsa sehiv değil; hem çok manidardır. Doğrusu 1347'dir ki, parçanın âhirinde tekrar doğru yazılmış. Hem bâki kalan kısmı hem ehemmiyetli, hem dünyaya baktığı için ve "Alak"taki
Yükleniyor...