lisanıyla" kelimeleri ilâve edilecek. Bu "Hüve Nüktesi" ile Yirmidokuzuncu Mektub'un Beşinci Kısmı olan

اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ

âyeti münasebetiyle bir seyahat-i hayaliye ve yine Yirmidokuzuncu Mektub'un Birinci Kısmında yalnız "Nun-u Na'büdü" kapısıyla cemaat sırrını gösteren seyahat-ı hayaliye dahi beraber Sikke-i Gaybiye'nin âhirine veyahut münasib gördüğünüz yere konulsun. Eğer "İnayat" Sikke-i Gaybiye'ye konulmamış ise, onun da bir hülâsasını dercedilmesini size havale ediyorum.

* * *


Aziz, sıddık kardeşlerim!

Mesmuatıma nazaran, Şemsi ve isimlerini söylemeyi münasib bulmadığımız müellifler, Zülfikar'dan ve sair Risale-i Nur'dan bazı kısımları kendi namlarına neşretmelerine razıyım ve helâl ediyorum ve memnun olurum. Onlar da Nur'un şakirdleridirler, bu surette Nurları neşrederler. Yirmi seneden beri çoklar, hattâ büyük hocalar, eserlerinde ve müellifler de Nur'un mes'elelerinden çoklarını almışlar ve alıyorlar. Hattâ değil böyle dost zâtları, belki resmî makamları bulunan ve eserler yazan ve Nurların intişarlarına taraftar olmayan ve eserleri revaç bulmak niyetiyle Nurun neşrine mani' olanları dahi helâl ediyoruz. Çünki onların men'leri başka bir tarzda ve daha faideli intişarına ve fütuhatına vesile oluyorlar. Ben hal-i hazıra bakmadığım için bilemiyorum. İstemeyerek işittim ki: Eser yazan ve Nur'dan çalan resmî büyük zâtlar diyorlar: "Risale-i Nur'u okuyabilirsiniz, başkasına vermeyiniz." Güya Nurlar onların eserlerini setrettirecek. Halbuki Nurlar, o eserlerdeki hakikatları tasdik eder, onlara kuvvet ve revaç verir. İnşâallah bir zaman onlar resmen neşrine mecbur olacaklar. Fakat İzmir'li hâkimin dediği gibi, "Risale-i Nur gizlenmiyor ve başka kitablara benzemiyor ve temellük edilmiyor, nerede bulunursa bulunsun, ben Nur'dan gelmişim" der.

Hem Risale-i Nur'un sekiz senedir en mühim parçaları İstanbul'a gidiyordu ve kemal-i şevkle müellifler okuyorlardı. Esasen Risale-i Nur ise; ona şakird olmak şartıyla, herkesin kendi malı gibidir.

Yükleniyor...