çok yerlerde demişiz: İsm-i a'zamdan ve her ismin a'zamî mertebesinden tezahür eder. İsm-i a'zamı isbat etmekle beraber, her ismin bir mertebe-i a'zamı var ki; Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm bunlara mazhar olduğu gibi haşr-i a'zam da onlara bakıyor. Meselâ ism-i Hâlık meratibi, benim Hâlıkımdan tut, tâ Hâlık-ı Küll-i Şey'e kadar olan mertebe-i a'zama kadar meratibi var.

O şübheli zâtın, her ismin bir mertebe-i a'zamı olduğunu tezyif etmek niyetiyle, mutasavvıfa-i mütefelsife fikridir demiş. Halbuki başta İmam-ı A'zam, İmam-ı Gazalî, Celaleddin-i Süyutî, İmam-ı Rabbanî, Şah-ı Geylanî gibi sıddıkîn-i muhakkikîn, ism-i a'zamı ayrı ayrı görmüşler. İmam-ı A'zam demiş: "El-Adl, El-Hakem ism-i a'zamdır" ve hâkeza. Her ne ise bu mes'ele bu kadar yeter.

O zâtın sathî ilişmesinden üç cihetle memnun oldum:

Birincisi:

Tenkid etmek istediği halde, edemediği için gösteriyor ki; Onuncu Söz'ün hakaikı, kabil-i tenkid değildir. Olsa olsa teferruat kabîlinden bazı ibarelerine ilişebilir.

İkincisi:

İnşâallah âlî bir zekâ ve gayreti bulunan Abdülmecid'i gayrete getirdi. Hulusi'ye yakışacak çalışkan, müteyakkız bir arkadaş oldu.

Üçüncüsü:

O zât müşteridir ki ilişmiş, müşteri olmayan lâkayd kalır. İnşâallah ileride tam istifade edecek.

Bu nüktenin bir güzel mealini ya sen, ya Abdülmecid kaleme alıp, benim selâmımla, memnuniyetimle beraber, o zâta gönderebilirsiniz.

Mahallenizin imamı Hâfız Ömer Efendi'ye selâm et ve de ki, ben onu kabul ettim. Talebelik şartlarını da ona söyle. Pederiniz ve Fethi Bey ve Hoca Abdurrahman, Sözler'i ciddî dinlemeleri beni çok mesrur ediyor. Ben onlara dua ediyorum. Onlar da bana dua etsinler. Seyda namındaki zât, pederinizin intisab ettiği zât değil, ondan evvel gelmiş iştihar etmiş mühim bir zâttır. Başta Sabri, Süleyman, Tevfik, bütün ihvanlar size selâm ediyorlar.

Kardeşiniz

Said Nursî

* * *



Yükleniyor...