onların hediyelerinin adem-i kabulüne medar olmak için okudum. Aynı günde o zâtın hanesine gittim. Az bir yemek getirdi, arkadaşlarımın hatırları için bir parça yedim. Hiç hatırıma gelmedi ki, o günde o hakikatlı mektubu o yemek sahibine okudum, şimdi muhalefet ediyorum. Yemekten sonra hatırıma geldi. Fakat hediye kabul edemiyorum, belki yemek yenilir tahmin ettim. Fakat
يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ
altına girdiğimden öyle bir şiddetli tokat yedim ki, bu dört senede böyle hastalık görmemiştim. Fakat Cenab-ı Hakk'a şükrettim ki, bir-iki senedir bazı emareler ve hâdiseler ile zannettiğim bir hakikat, bu tokat ile gayet kat'iyyetle göründü.
Şeyh Mustafa'ya benim tarafımdan geçmiş olsun de ve şu hikâyeyi ona söyle:
Eskide iki ciddî âhiret kardeşleri var imiş. Biri hasta düşer, ötekisi ziyaretine gitti. Dua eder, hasta iyi olmaz. Öyle ise sen kalk, ben yatacağım demiş. Hasta kalkmış, onun yerine hasta olarak yatmış. Her ne ise... Demek Şeyh Mustafa ile kardeşliğimiz ciddîleşmiş ki, ben hastalığına dua ettim, kabul olmadı. Fakat birkaç gün devamı mukadder olan hastalığının bir parçası bana verildi. İnşâallah ona bir parça hıffet gelmiştir.
Sözler hakkında hüsn-ü şehadetiniz, bana büyük bir teselli verdi. Vazifemin bitmediğine dair bürhanlarınız gayet kuvvetlidirler, lâkin ben gayet kuvvetsizim. Fakat Cenab-ı Hakk'a tevekkül edip, o bürhanlara serfüru' ediyorum.
Cemaata Sözler'i okumak zamanında, sendeki hissiyat-ı âliye ve fazla inkişaf ve fedakârane hamiyet-i diniye galeyanının sırrı şudur ki:
Velayet-i kübra olan veraset-i nübüvvetteki makam-ı tebliğin envârı altına girdiğin içindir. O vakit sen, dellâl-ı Kur'an Said'in vekili belki manen aynı hükmüne geçtiğin içindir.
Gurbet mektubuyla kamer ve zemin ve seyyarata dair mektubuma cevab verilmemesinin sebebi şu olmak gerektir ki: Gurbet mektubu, bütün dünyayı unutmak hissi ile yazılmıştır. Sen dünyayı unutmak değil, belki vazife itibariyle en sathî maddiyatla zihnin meşbu' olduğu bir zamanda, herhalde o gurbetteki zevki bulamadın. Ve o
يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ
altına girdiğimden öyle bir şiddetli tokat yedim ki, bu dört senede böyle hastalık görmemiştim. Fakat Cenab-ı Hakk'a şükrettim ki, bir-iki senedir bazı emareler ve hâdiseler ile zannettiğim bir hakikat, bu tokat ile gayet kat'iyyetle göründü.
Şeyh Mustafa'ya benim tarafımdan geçmiş olsun de ve şu hikâyeyi ona söyle:
Eskide iki ciddî âhiret kardeşleri var imiş. Biri hasta düşer, ötekisi ziyaretine gitti. Dua eder, hasta iyi olmaz. Öyle ise sen kalk, ben yatacağım demiş. Hasta kalkmış, onun yerine hasta olarak yatmış. Her ne ise... Demek Şeyh Mustafa ile kardeşliğimiz ciddîleşmiş ki, ben hastalığına dua ettim, kabul olmadı. Fakat birkaç gün devamı mukadder olan hastalığının bir parçası bana verildi. İnşâallah ona bir parça hıffet gelmiştir.
Sözler hakkında hüsn-ü şehadetiniz, bana büyük bir teselli verdi. Vazifemin bitmediğine dair bürhanlarınız gayet kuvvetlidirler, lâkin ben gayet kuvvetsizim. Fakat Cenab-ı Hakk'a tevekkül edip, o bürhanlara serfüru' ediyorum.
Cemaata Sözler'i okumak zamanında, sendeki hissiyat-ı âliye ve fazla inkişaf ve fedakârane hamiyet-i diniye galeyanının sırrı şudur ki:
Velayet-i kübra olan veraset-i nübüvvetteki makam-ı tebliğin envârı altına girdiğin içindir. O vakit sen, dellâl-ı Kur'an Said'in vekili belki manen aynı hükmüne geçtiğin içindir.
Gurbet mektubuyla kamer ve zemin ve seyyarata dair mektubuma cevab verilmemesinin sebebi şu olmak gerektir ki: Gurbet mektubu, bütün dünyayı unutmak hissi ile yazılmıştır. Sen dünyayı unutmak değil, belki vazife itibariyle en sathî maddiyatla zihnin meşbu' olduğu bir zamanda, herhalde o gurbetteki zevki bulamadın. Ve o
Yükleniyor...