(Doktor İbrahim'in fıkrasıdır)
Efendim!
Nuranî ve ziyadar cadde-i kübra-yı maneviyede seyr ü seyahat eden umum âhiret kardeşlerimle her hafta görüşüyor ve ârâmsız tulû' eden Risale-i Nur eczaları gibi, feyiz ve marifet güneşlerinin haberlerini işittikçe; ruhum güller gibi açılıyor, hubur u ibtihaca müstağrak oluyor. Ve istidadım nisbetinde bir-iki mes'elecik öğrenmeye sa'y ediyor isem de, bu envâr-ı bahr-i muhitten kardeşlerimin ruhlarına in'ikas eden mesailden bahis arîzaları tahrir ü takdim ettiklerini gördükçe, adem-i muvaffakıyetimden mütevellid esef ve kederim hasebiyle cehlimden el-eman çekiyorum. "Ümmilik ne güç imiş" diye ruhum ağlıyor. Mu'terifane, "İbrahim, müstehaksın" diyorum. Nihayet yine ümidimi Rabbimden kesmeyerek diyorum: "Bir müessesenin başmüdürü, muavini, kâtibi, müvezzii, tahsildarı, hademesi olur. Fakir kısmen müvezzilik, kısmen hademelik sıfatıyla bulunsam ne zararı var?" deyip müteselli oluyorum.
İbrahim
* * *
(Osman Nuri'nin fıkrasıdır)
KUR'AN-I AZÎM
Bir kelimeni, milyonlar defa tekrar okusam
İlk başladığım lezzeti, daima duyarım.
Sen İslâm ocaklarının sönmez bir lem'asısın
Sen o misilsiz zâtın, emsalsiz kelâmısın
Rabbin en sevgili Resulüne kısmet olan
Değerli binbir çeşit isbatlı kelâmısın.
Hangi kitab var ki, asırlarca böyle hürmetle okunsun
Nasıl bir nankör var ki, gelsin sana dokunsun
Hâşâ, sana inanmayanlar kâfirse bile
Gelsin onun dellâlının yanına otursun.
O dellâldan alınca ders-i ilhamı
Lanetler eder, inkâr ettiğine Kur'an'ı
İlmin en derin hocası, bürhanı
Zelil eder, karşısında seni tanımayanı.
Efendim!
Nuranî ve ziyadar cadde-i kübra-yı maneviyede seyr ü seyahat eden umum âhiret kardeşlerimle her hafta görüşüyor ve ârâmsız tulû' eden Risale-i Nur eczaları gibi, feyiz ve marifet güneşlerinin haberlerini işittikçe; ruhum güller gibi açılıyor, hubur u ibtihaca müstağrak oluyor. Ve istidadım nisbetinde bir-iki mes'elecik öğrenmeye sa'y ediyor isem de, bu envâr-ı bahr-i muhitten kardeşlerimin ruhlarına in'ikas eden mesailden bahis arîzaları tahrir ü takdim ettiklerini gördükçe, adem-i muvaffakıyetimden mütevellid esef ve kederim hasebiyle cehlimden el-eman çekiyorum. "Ümmilik ne güç imiş" diye ruhum ağlıyor. Mu'terifane, "İbrahim, müstehaksın" diyorum. Nihayet yine ümidimi Rabbimden kesmeyerek diyorum: "Bir müessesenin başmüdürü, muavini, kâtibi, müvezzii, tahsildarı, hademesi olur. Fakir kısmen müvezzilik, kısmen hademelik sıfatıyla bulunsam ne zararı var?" deyip müteselli oluyorum.
İbrahim
(Osman Nuri'nin fıkrasıdır)
KUR'AN-I AZÎM
Bir kelimeni, milyonlar defa tekrar okusam
İlk başladığım lezzeti, daima duyarım.
Sen İslâm ocaklarının sönmez bir lem'asısın
Sen o misilsiz zâtın, emsalsiz kelâmısın
Rabbin en sevgili Resulüne kısmet olan
Değerli binbir çeşit isbatlı kelâmısın.
Hangi kitab var ki, asırlarca böyle hürmetle okunsun
Nasıl bir nankör var ki, gelsin sana dokunsun
Hâşâ, sana inanmayanlar kâfirse bile
Gelsin onun dellâlının yanına otursun.
O dellâldan alınca ders-i ilhamı
Lanetler eder, inkâr ettiğine Kur'an'ı
İlmin en derin hocası, bürhanı
Zelil eder, karşısında seni tanımayanı.
Yükleniyor...